Şansımıza, katilin tırnaklarının altında tebeşirimsi birşeyler varmış. | Open Subtitles | الحظ بالنسبة لنا، وكان القاتل شيء طباشيري تحت الأظافر. |
İkinci olarak, tırnaklarının altında akrilik boya var. | Open Subtitles | الثاني، لدينا طلاء الأكريليك تحت الأظافر |
tırnaklarının altında toprak ya da ayakkabılarının altında çamur yok. | Open Subtitles | لا يوجد غبار تحت الأظافر أو طين علي الحذاء |
DNA örneği ve tırnaklarında metal kalıntıları var. Ama bir şey daha var. | Open Subtitles | هناك دليل يرتبط بالحمض النووي وشظايا الحديد تحت الأظافر, لكن هناك شيء آخر |
Tırnaklarının arasında oldukça deri parçası pisliği mevcut. | Open Subtitles | لدي بعض أجزاء من جلد تحت الأظافر |
Tırnakların içindeki yosun ve tozla karışmış minik mantar parçacıkları. | Open Subtitles | أجزاء صغيرة من الفطر تحت الأظافر مختلطة بالطحالب والتراب. |
Jeannie Hearne'nin tırnaklarının altında poliüretan çıktı. | Open Subtitles | تم العثور على البولي يوريثين تحت الأظافر جيني هيرن، |
Kurbanlarımızın tırnaklarının altında katilin kanı var. | Open Subtitles | - نعم. آثار دماء القاتل تحت الأظافر الضحية |
Gördüğüm kadarıyla tırnaklarının altında bir şey yok. | Open Subtitles | لا شي تحت الأظافر |
tırnaklarının altında deri yok. | Open Subtitles | لا يوجد أي جلد تحت الأظافر |
Peki ya Lily'nin tırnaklarında bulduğun dokular katille boğuşurken oluştuysa. | Open Subtitles | حسنا، ماذا لو كان الأنسجة التي وجدت تحت الأظافر ليلى |
tırnaklarında hiçbir kalıntı bulamadık, mücadele etmemiş. | Open Subtitles | لا أثر لجلد تحت الأظافر ، فهي لم تخدش احد |
Melissa'nın tırnaklarında buluğunuz madde çiçek başağıymış, ki beni şaşırtmadı çünkü gelin süitinde bir arıyı boğacak kadar çiçek vardı. | Open Subtitles | تلك المادة وجدت تحت الأظافر (ميليسا) كانت المتك الأزهار، التي لا تدهشني، بسبب وجود ما يكفي من الأزهار في جناح العرسان |
Tırnakların altındaki izler. | Open Subtitles | هذا هو التتبع تحت الأظافر. |