Ama belki senin için "İdari Gözetim"den daha iyi bir şeyler ayarlayabilirim. | Open Subtitles | لكني ربما أستطيع خدمتك فيما هو أفضل ممن تحسين وضعك في السجن |
Rollerini kabullenen ve performansını geliştirmek için çalışanlar şahsını büyütür, değiştirir ve geliştirir. | TED | وأن أؤلئك الذين احتضنوا أدوارهم وعملوا على تحسين أدائهم نموا وتغيروا ووسّعوا ذاتهم. |
Her ne kadar programımın amacı sağlığını iyileştirmek olsa da değişik yöntemler geliştirebiliyorum. | Open Subtitles | بينما الهدف من برنامجي هو تحسين صحتكَ وأنا قادر على التكيف مع طريقتي |
Bir zamanlar orijinal formülü geliştirmeye istekli olan birini tanıyorum. | Open Subtitles | وكنت أعلم شخص ذات مرة كان يريد تحسين صيغته الأساسية |
CPS Ana merkezi, polis memuru Cameron 383F noktasında geliştirme talep ediyorum. | Open Subtitles | المقر الرئيسي للنيابة العامة الضابطة كاميرون تطلب تحسين نقاط الشبكة إف 383 |
- Ben onu demek istemedim. Notunu düzeltmek için çalışacak. | Open Subtitles | هذا ليس ما عنيته يجب أن يعمل من أجل تحسين درجاته |
Eğer bir ihtiyaç varsa ağam, benim Tahsin ellerinden öper. | Open Subtitles | وكلما احتجت إليه يا سيدي، فإن ابني تحسين سيؤدي العمل كما يجب |
Ama ruh halini düzeltmeye çalışıyorsan, sanırım benim seninle gelmem bu amacını engelleyebilir. | Open Subtitles | إلا أني افترض أنك تحاول تحسين نفسيتك ومع قدومي معك سيتدحض تلك الغاية. |
Aynaya bakarak bunun üzerinde çalışabilirsiniz. Çok iyi sonuçlar alırsınız. | Open Subtitles | يمكنكَ العمل على تحسين ذلك بالمرآة وستحصل على نتائج مبهرة |
Tasarıyı geçirerek, havuz saat süresini uzatarak vatandaşlarımıza, Şehir Meclisi'nin şehrimizi daha iyi bir yer yapmaya kararlı olduğunu söylüyoruz. | Open Subtitles | بتمرير القانون و تمديد الساعات التي يكون فيها المسبح مفتوح نحن نقول لمواطنينا ان مجلس المدينة عازم على تحسين مدينتنا |
Doğduğunda her saniye kızımın hayatından endişe etmemem için dünya daha iyi bir yer haline getirmem gerektiğini biliyordum. | Open Subtitles | منذ أن ولدت علمت أن عليّ تحسين حال العالم حتى لا أضطر للقلق حول سلامة ابنتي في كل تانية |
Olan da budur bizler o süslü-yastıklı şeyleri yaratmaya başladığımızda. Koşu ayakkabısı denen, koşmayı daha iyi hâle getirecek şeyleri. Koşu ayakkabılarının şahsen beni sinirlendirmesinin nedeni, | TED | وما يحدث هو اننا بدأنا بصنع هذه الصور الباهرة عن تحسين الجري . كمثال على ذلك .. احذية الجري ان سبب كرهي لاحذية الجري |
Ama bunu insanların hayatlarını ve refahlarını geliştirmek için yapıyorum. | TED | وذلك في الغالب من أجل تحسين حياة الناس ورفاهية عيشهم. |
Katılım göstermek istediğimiz dünyayı geliştirmek için mücadeleye devam edeceğiz. | Open Subtitles | سنقاتل من أجل تحسين العالم الذي نتمني أن ننضم له |
Bunu başarmanın tek yolu dünyayı iyileştirmek, başkalarının benzer şekillerde davranmasını önlemek ve şefkat teşvik etmek.'' | TED | الطريقة الوحيدة لفعل ذلك هي تحسين العالم ومنع الآخرين من التصرف بنفس الطرق وتعزيز التعاطف |
İnsanları geliştirmeye ve disiplin kurmaya çalışıyordu. | TED | كان يحاول تحسين المواطنين وغرس الانضباط. |
Uluslararası Zenci geliştirme Derneği-- ...burada kuzey tarafında da bir şube açmak isterim. | Open Subtitles | .. جمعية تحسين الزنوج العالمية أريد أن أفتح فرعاًه هنا في جهتكَ الشمالية |
Bilmem. Uğraşıyor en azından. İşleri düzeltmek için epey çabalıyor ve ben ona hiç yardımcı olamıyorum. | Open Subtitles | لا أعلم فهو يحاول إنه يحاول تحسين الأمور ولكني لا أساعده |
Tahsin'in kafasını yardılar, o arkadaşların olacak eşek sıpaları. | Open Subtitles | هؤلاء الأوغاد الذين تسميهم أصدقاء فَلَقوا تحسين على رأسه |
Beyinsel bir işlevi değişik cerrahi işlemlerle düzeltmeye çalışan doktordur. | TED | إنه الطبيب الذي يحاولُ تحسين وظيفة الجهاز العصبي عن طريق استراتيجيات جراحية مختلفة. |
Ben yeni nedime kıyafeti mi almalıyım, yoksa eskisi üzerinde değişiklikler mi yapmalıyım? | Open Subtitles | اذاً، هل لي بفستان وصيفة الشرف الجديد أو ينبغي فقط أن أعتمد على تحسين القديم؟ |
Kabul ediyorlar ki eğer öğretmek için mükemmel insanlar seçmezsen ve onlara sürekli destek ve mesleki gelişim sağlamazsan eğitimi geliştiremezsin. | TED | يدركون أنه لا يمكن تحسين التعليم إن لم تختر أشخاصا رائعين للتعليم وإن لم تواصل وباستمرار تقديم الدعم والتطوير المهني لهم. |
Temel göstergelerde gelişme devam ediyor. | TED | التي سعت فعلياً إلى تحسين مقوماتها الأساسية. |
Muhtemelen hastaneye dönerim sanırım. Ufak bir bakımdan geçeyim. Şüphesiz durumlarla ilgili daha iyi hissediyorsun. | Open Subtitles | اظن ان علي العودة للمستشفى ليتم ضبط فيوزاتي جيداً بالتأكيد أنك تحسين بشعور أفضل تجاه الأشياء فلقد أجهتدك بالكحول |
Eğer ki öyleyse, sosyal yeteneklerini geliştirmelisin. Ona kimse atla demedi. | Open Subtitles | إذا كان الأمر كذلك، فمهاراتك الإجتماعية . تحتاج إلى تحسين |
Bağlantısallık, insan ve kaynakların dünyadaki dağılımını optimize etmektir. | TED | التواصل هو كيفية تحسين توزيع الأشخاص و الموارد حول العالم. |
Önemli kazanımlar sağladılar daha iyi düzenlenmiş izinler, daha fazla istirahat ve gelişmiş tıbbi şartlar. | Open Subtitles | وقد فازوا بتنازلات هامة.. ترتيبات افضل للأجازات والمزيد من الراحة،و تحسين ظروف الخدمات الطبية |