Öyle de olabilir ama sanki bu dünyada bana söylemediği ve yarım kalan bir işi varmış gibi hissediyorum. | Open Subtitles | قد يكون هذا جزئا ً من السبب لكن أشعر بأن هناك بعض الأعمال الغير منتهية والتي لا تخبرني بها |
Bana söylemediği bir takım traktör hikayelerinden bahsetti. | Open Subtitles | قالت إن هناك حكاية ما عن جرّار لم تخبرني بها. |
İhlal edilene dek ne olduklarını söyleme zahmetinde bulunmadığın bazı kuralların var. | Open Subtitles | لديك قائمة بالقواعد ولم تخبرني بها حتى أكسر أحداها |
İhlal edilene dek ne olduklarını söyleme zahmetinde bulunmadığın bazı kuralların var. | Open Subtitles | لديك قائمة بالقواعد ولم تخبرني بها حتى أكسر أحداها |
Dinle, çocuklarla beni gönderdiğin zaman bana anlatmadığın bazı şeyler olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | اسمع، أعرف أنك حين أرسلتني بعيداً مع الأطفال... أنه كان هناك أمور لم تخبرني بها |
bana söylemediğin şeyleri, kafanın içinde ona anlatıyorsun. | Open Subtitles | تخبره عن كل الأشياء التي لا تخبرني بها وما يدور في رأسك |
Dinle, çocuklarla beni gönderdiğin zaman bana anlatmadığın bazı şeyler olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | "اسمع، أعلم أنك أرسلتني بعيداً مع الأطفال... وقعت أمور لم تخبرني بها |
- O zaman bana söyleme. | Open Subtitles | إذا لا تخبرني بها |
bana söylemediğin her adım senden bir şey götürecek. | Open Subtitles | كما ترى, كل خطوة أنت لا تخبرني بها |
bana söylemediğin şeyler var, John. | Open Subtitles | هنالك أمور أنت لم تخبرني بها ياجون |
Bugünlerde bana söylemediğin birçok şey var, Jon. | Open Subtitles | يبدو أن هناك الكثير من الأشياء (التي لا تخبرني بها هذه الأيام يا (جون |