Yerel Ulusal Güvenlik bürosu için veri depolama hizmeti veriyoruz. | Open Subtitles | نحن منشأة تخزين البيانات خارج الموقع لصالح مكتب الامن القومي. |
O aletin içinde, senin çipinden daha fazla depolama alanı var. | Open Subtitles | هناك وحدة تخزين على هذا الجهاز أكبر مما لديك في الشريحة |
Eski depo satışındaki postalarda buranın adresini bulduk ve iade etmek için bu eşyaların kime ait olduğunu bulmaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | وجدنا بعضا من البريد عليه هذا العنوان في وحدة تخزين قديمة ونحن نحاول ايجاد لمن تعود حتى نستطيع ارجاع اغراضهم. |
Gizli bir yeri olmalı, depo odası gibi bir yer. | Open Subtitles | لا بد أنه امتلك مخبئاً، مساحة تخزين في مكان ما |
Buraya gelirken girişte, "Ölü Zenci deposu" diye bir levha gördün mü? | Open Subtitles | هل لاحظت لوحة مكتوب عليها تخزين زنوج أموات؟ |
Teknolojiyi hafıza için bir metafor olarak düşünmek çok kolay ama beyinlerimiz teknoloji kadar mükemmel saklama cihazları değil. | TED | من السهل التفكير بالتكنولوجيا وكأنها كناية عن الذاكرة ولكن عقولنا ليست ملائمة لتحوي أجهزة تخزين مثل التكنولوجيا |
Ama o benim depolama ünitesi ile bir yönlendirme adresi bırakmadı. | Open Subtitles | ولكن قالت انها لم يترك عنوان الشحن مع وحدة تخزين بلدي. |
Ve yeni bir bakış açısı benimsemek için, elektrik depolama alanının ötesinde bir ilham aradım. | TED | و لكي أتبنى منظور جديد، بحثت عن الإلهام بعيداً عن مجال تخزين الطاقة الكهربائية. |
Los Angeles'ın dışındaki bu doğal gaz depolama tesisine göz atalım. | TED | دعونا نلقي نظرة على منشأة تخزين الغاز الطبيعي هذه خارج ولاية لوس أنجلوس. |
Çok yakında açılacak. Hem veri depolama hem de bir süper-bilgisayar merkezi olacak. | TED | من المقرر أن تفتح قريبا جدا، سيكون كل من ، مركز الحوسبة الفائقة ومركز تخزين البيانات. |
Bir komisyoncu, depo için kilo başına para alır. | Open Subtitles | سيقوم السماسرة بتغريمه قيمة تخزين كل أونصة |
Ama onun yerine bir depo alanı olarak müşterimizin evi 1400'ü aşkın kapsamlı klasik model yarış arabaları koleksiyonunu barındırıyor. | Open Subtitles | بل بوصفه منطقة تخزين كمأوى لمجموعتنا للتوكيلات الشاملة من سيارات السباق النموذجية والعدد تجاوز الـ 1400 |
Terk edilmiş her ev, depo, hepsi arandı. | Open Subtitles | بوجود جيش من الشرطة و العملاء الفيدراليين,ذلك صعب كل مبنى مهجور و مستودع و مكان تخزين |
İkisi de lizozomal depo hastalığının belirtisi. | Open Subtitles | كلاهما يُشير إلى مرض فى تخزين الليسوسومات. |
Çünkü burası ölü zenci deposu değil de ondan. | Open Subtitles | لأنها ليست هناك ولأن تخزين الزنوج الموتى ليس من شأني |
1999'da eğer size, bir veri okuma ve saklama sistemi geliştirelim deseydim. | TED | إن أخبرتكم عام 1999، لنبني نظام تخزين وإسترجاع بيانات. |
Bu tuhaf şekilli ağaçlar, gövdelerinde su depolamak üzere gelişmişler. | Open Subtitles | تطورت هذه الأشجار غريبة الهيئة على تخزين الماء في جذوعها |
Verileri DNA'ya, sentetik DNA'ya saklamak çok güvenlidir. | TED | فمن الآمن جداً تخزين البيانات على الحمض النووي داحل الحمض النووي الاصطناعي في أنبوب. |
Noel arefesine kadar depoda saklanıyorlar. | Open Subtitles | وأخيرا ، يتم تخزين حتى لعب الاطفال عشية عيد الميلاد ، عندما سانتا يسلم لهم. |
O kadar şeyi anlattıktan sonra niye boş bir bellek versin ki? | Open Subtitles | بعد كل ما أخبرتنا به، ما الذي يدفعها لإعطائنا سوّاقة تخزين فارغة؟ |
Arap dolu, terk edilmiş bir ambar bulun. | Open Subtitles | أوجدوا وحدة تخزين مليئة بالعرب |
Hepsini kasabadaki bir depoya götürdüm. Ondan kalanları etrafta görmekten sıkıldım çünkü. | Open Subtitles | في صناديق في وحدة تخزين في المدينة هل تعبتما من البحث عن الأشياء في كل مكان |
Bence silah stoklamak en akıllıca yanıt olmaz ama Kara Cuma'daki Bloomingdale's haberlerine bakarsam zihinsel sorunun seviyesinin yükseltiyor demezdim. | Open Subtitles | لا اظن ان تخزين الاسلحة هو رد الفعل الاكثر منطقية و لكن نظرا لما رأيته في بلومنغديل |
Meteor taşlarının, barajın bu kısmında depolandığını kimsenin fark ettiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | القسم من السد حيث يتم تخزين صخور النيزك يجب أن لا يكون قد تضرر |
Passageway'in deposunda gecenin bir yarısı hırsızlık olmuş. | Open Subtitles | إتّضح أنّه كان هناك إقتحام في منشأة تخزين الشركة في منتصف الليل. |
Depresyonun bir belirtisi de geçmişteki üzücü olaylara takılı kalmaktır. Bu da kişinin yaşadığı zamana dikkatini vermemesine sebep olur. Böylelikle de kısa süreli anıların saklanması zorlaşır. | TED | كما أن الخوض في الأحداث المؤلمة في الماضي، وهو عرض آخر من أعراض الاكتئاب، يصعب علينا الالتفات إلى حاضرنا، الأمر الذي يؤثر على قدرتنا على تخزين الذكريات على المدى القصير. |
Eminim mucize günden önce benim imzamla ilaç depolanması için yetki vermiş suçlayıcı kanıtlar bulmayı çok isterdin. | Open Subtitles | لا شك أنك تود كشف المذكرة الإجرامية المدرجة بتاريخ قبل يوم المعجزة المصمم من قبلي بتصريح تخزين حصص المسكنات |