Eylemler sonuçları ve dolayısıyla yeni dünyaları yaratır ve hepsi farklıdır. | Open Subtitles | الأفعال تؤديّ إلى عواقب التي تخلق عوالم جديدة لكنها جميعها مُختلفة، |
Bu insanların birbirlerine özendıkları ve saygı duydukları canlı ve enerjik bir toplum yaratır. | TED | إنها تخلق مجتمعاً مفعماً بالحياة. حيث يقدر الناس بعضهم ويحترمون بعضهم. |
Eğer yeterli enerji varsa bu çok türbülans yaratıyor ve rüzgarın hızını yavaşlatıyor. | Open Subtitles | إذا كان لديك الطاقــة الكافيــة فإنها تخلق الكثير من الصخب وذلك يبطئ الريح |
Tam bir kontrast yaratıyor ve gerçekten görebiliyorlar. | TED | إنها تخلق التباين الذى تتمكن من رؤيته فعلياً. |
Panik yaratıyorsun. Hep yanlış şeylere öncelik tanıdın. | Open Subtitles | أنت تخلق ذعراً لديك دائماً الأولوية الخطأ |
Uzun vadede işe yaramaz çünkü korku ve zalimlikle yönetmek için bir bölünme yaratmak zorundasınız. | TED | ولن تنجح على المدى الطويل لأن الحكم عن طريق الخوف والقسوة، يحتم عليك أن تخلق انقسامًا. |
Merdivenlerin pek çoğunda bir boşluk yaratan bir ön kenar olur. | TED | وهناك الكثير من السلالم تحتوي على مفاصل تخلق نوعًا من الحواف. |
Bu iyi niyetiniz farkında olmadan diğer insanlar tarafından anlaşılacaktır ve güven yaratacaktır, ve güven iyi çalışma ilişkileri oluşturur. | TED | لأن هذه الإرادة الطيبة تلتقط بصوة لاواعية من الآخرين، و تخلق الثقة، والثقة تخلق الكثير من علاقات العمل الجيدة. |
Bu kadar zor olmasının sebebi de budur. Çünkü bu değişimler maceralar yaratır. | TED | لهذا السبب هي صعبة للغاية، لأن تلك التغيرات تخلق المغامرة. |
Maceralar yaratır. Mimarinin kendisi de bir maceradır. | TED | إنها تخلق المغامرة. والعمارة ما هي إلا مغامرة. |
Bizi neyin özel ve benzersiz yaptığını önemseyen bir kültür ve topluluk yaratır. | TED | إنها تخلق ثقافة ومجتمع يقدر قيمة ما يجعلنا مميزين وفريدين. |
Mesela ipek böceği kendine içinde metamorfoz geçireceği oldukça karmaşık bir mimariye sahip olan bir ev, koza yaratır. | TED | على سبيل المثال، شرنقة دودة القز هذه، تخلق درجة عالية من البنية المتطورة، مايشبه المسخ داخلها. |
Akımlar olanaklar yaratıyor ve amaçlar üzerine inşa ediliyorlar. | TED | الحملات تخلق الإمكانيات، وتكون مبنية على رؤية. |
Genellikle Güneydoğu Asya'da karides yetiştiriciliği için kullanılan insan yapımı kıyı göletleri gibi diğer teknikler, ekstra çevre sorunları yaratıyor. | TED | أساليب أخرى، كالبرك الساحلية الصناعية الشائعة الاستخدام في استزراع الجمبري في جنوب شرق آسيا، تخلق مشاكل بيئية إضافية. |
Ve tutarsızlıklar, temel olarak "son mil" problemini yaratıyor. | TED | والتناقضات تخلق ، بشكل أساسي ، مشكلة الميل الأخير. |
Eğer insanların istediği veya yapmak zorunda olduğu bir şeyi yasaklarsan bu alkol kullanmak ya da sınırları geçmek olabilir ya da kürtaj yaptırmak ya da seks satmak, çözdüğünden daha fazla problem yaratıyorsun. | TED | إذا كنت تحاول حظر شيء يريده الناس أو يحتاجون لفعله، سواءا كان تعاطي الكحول أو عبور الحدود أو القيام بإجهاض أو التجارة بالجنس، فأنت تخلق المزيد من المشاكل عوضا عن حلها. |
Ancak beni ilgilendiren şey, hiç var olmamış bir alanı yaratmaktır. Asla görülmemiş bir şey yaratmak... Zihnimiz ve ruhumuz dışında daha önce hiç bulunmadığımız bir alan... | TED | ولكن خلق فراغ لم يوجد من قبل هو مايستهويني ان تخلق شيئا لم يوجد من قبل فراغ لم ندخله إلا في عقولنا وأرواحنا. |
Sanat, gerçek duygular yaratan bir yanıltmadır, gerçeklik yaratan bir yalandır. | TED | الفن خداع يخلق مشاعر حقيقية كذبة تخلق حقيقة. |
Ve bu, bilimin ilerlemesi, ve mümkün olanın araştırılması için önemlidir. Ama bu şöyle talihsiz bir durum oluşturur; | TED | وهذا ضروري لتطور العلوم أو لاستكشاف ما هو ممكن ولكنها تخلق موقفا مؤسفا |
Sorunlar kaçınılmaz ve çözümler de sırası geldiğinde çözümlenecek yeni sorunlar doğurur. | TED | المشاكل لا مفر منها والحلول تخلق مشاكل جديدة والتي يجب حلها في المقابل. |
Şunu söylemek istiyorum ki etin etiketlenmesiyle ilgilenmemizin tek nedeni tüketicide -yersiz de olsa- bir korku yaratması. | Open Subtitles | ولو كنت استطيع ان اشير لهذا السبب نحن لانطالب يالتعريف انها تخلق الخوف في عقول المستهلكين |
Küçük eylemler çok büyük fark yaratabilir. | TED | الأعمال البسيطة يمكن أن تخلق فرقا كبيرا. |
Ama okul sistemi onun çevreye düşman yarattığını önemsiyor mu? | Open Subtitles | لكن هل نظام المدرسه يهتم انها تخلق بيئه عدوانيه للتعليم؟ |
Bir sorun daha var: Her bir taş, siz tam içinden geçerken göçme ihtimali doğuran geçici bir istikrarsızlık oluşturuyor. | TED | وهناك مشكلة أخرى: كل عقدة فردية تخلق عدم استقرار زمني مما يُثير احتمال انهيار البوابة أثناء عبورك لها. |
Hizalı şekilde yüzerek foku buzun üstünden süpüren bir dalga yaratıyorlar. | Open Subtitles | ،سابحون في تشكيل تخلق الحيتان القاتلة موجةً لإسقاط الفقمة عن الطوف |
Yaydığı ses sonik mayınları patlatacak ve gemi için yol açılmış olacak. | Open Subtitles | اذاً الصوت يخمدها لكي لا تنفجر الألغام المفعلة و تخلق مسار للسفينة |
Sadece senin ve balığın var olduğu bir gerçeklik yaratmalısın. | Open Subtitles | عليك أن تخلق واقعاً لا يضم سواك وتلك السمكة |
Diğer büyük müzisyenlerle bilgi alışverişi yapabilecekleri, alanlar yaratan altyapı nerede? | TED | أين البنية التحتية التي تخلق مساحة لهم حتى يتمكنوا من التعاون مع موسيقيين رائعين آخرين؟ |