Katrine, konuşması bu değil. doğaçlama konuşuyor. | Open Subtitles | هذه ليست خطبتها المعدة مسبقا ياكاترين انها ترتجل |
Bazen doğaçlama plan yaptığında tümseğe toslarsın. | Open Subtitles | عندما ترتجل خطتك فإنك قد تمر ببعض المطبات |
doğaçlama yaptın, kalıpların dışına çıktın, hoşuma gitmedi. | Open Subtitles | أنت ترتجل و تفكر بشكل غير عادي ، لا يعجبني ذلك |
Bir makine doğaçlama davranamaz çünkü ölüm korkusu programlanamaz. | Open Subtitles | الآلة لا ترتجل جيداً لأنه لا يمكنك أن تبرمج الخوف من الموت عليها. |
Dost aktörlerin yardımıyla, devam ettiğiniz sürece doğaçlama yapabilirsiniz. Esas gücümüz çeşitlendirmemizdir. | Open Subtitles | ترتجل كما تريد - قوتنا الرئيسية هي التنويع - |
Cidden mi? Ama Bluegrass'ta her enstruman sırayla kendi doğaçlama melodisini çalar. | Open Subtitles | و في الموسيقى الريفيّة، تأخذ كلّ آلة دورها في مسرى النغم و ترتجل منه! |
Şu haline bir bak, bensiz doğaçlama yapıyorsun. | Open Subtitles | إنظر لنفسك ترتجل دون العودة لي |
Yaşam çarpıcı büyüklükte ve karmaşıklıkta muazzam moleküller meydana getirirken maddeyi doğaçlama yapmak, evrilmek ve hatta aşık olmak üzere serbest kılar. | Open Subtitles | يمكن للحياة أن تصنع جزيئات هائلة بأحجام وتعقيدات مدهشة ...تحرر المادة لكي ترتجل |
- doğaçlama yapamazsın. | Open Subtitles | لا يُمكنكَ أن ترتجل |
doğaçlama mı yapıyorsun? | Open Subtitles | ماذا لدينا اخـ هل ترتجل هذا؟ |
Böyle bir şey olduğunda doğaçlama takılırsınız. | Open Subtitles | "عندما تقع انتكاسات، فأنت ترتجل" ماذا؟ |
Hayır, doğaçlama yapıyor. | Open Subtitles | لا، إنها ترتجل أجل، سيدتي |
- Yani şu an doğaçlama yapıyor. | Open Subtitles | اذن فهي ترتجل الآن |
doğaçlama yapıyorsun ve ikimiz de çok iyi biliyoruz ki doğaçlama yapma konusunda hiç iyi değilsin, Luther. | Open Subtitles | أنت ترتجل و كلانا يعرف أن الحلول السريعة (ليست إحدى مواهبك ، (لوثر |
doğaçlama. | Open Subtitles | هو أن ترتجل. |
doğaçlama yapman gerekir. | Open Subtitles | يجب أن ترتجل |