Ama bu hikayeyi anlattığımızda, Tereddüt ettiğim kısmı atlar mısınız? | Open Subtitles | لكن عندما نروى القصة أيمكنكم تجاهل الجزء الذى ترددت فيه |
Belki de bazı şeyler hakkında konuşmaya fazla Tereddüt ettim. | Open Subtitles | ربما ترددت كثيرا قبل أن أتحدث إليك بشأن بعض الأشياء. |
Amerika da dâhil, dünyadaki diğer hükûmetler, bu kanunları kaldırmakta Tereddüt ettik çünkü … | TED | وحول العالم، حكومات الدول الأخرى، بما في ذلك الولايات المتحدة، ترددت في فرض عقوبات على جنوب أفريقيا، لأن |
Bir an için duraksadın. Bilmem gereken bir şey mi var? | Open Subtitles | أنت ترددت هناك هل هنالك شيء يجب علي معرفته؟ |
Sorusunu yanıtlamakta Tereddüt ettim, daha benim tereddütümü fark etmeden çalıştığı şirketi suçlamaya başladı. | TED | ترددت في الإجابة على سؤالها، وقبل أن تدرك لماذا ترددت، بدأت بإلقاء اللوم على الشركة التي تعمل فيها. |
Bir süre için, bir kenara koymuştum size vermekte Tereddüt ettim. | Open Subtitles | لقد وضعتها جانباً لبعض الوقت لكنني ترددت بمنحك إياها |
-O kadarını almaya bile Tereddüt ediyordum. -Onu sen hakkettin. | Open Subtitles | ــ ترددت في قبول هذا المبلغ ــ لقد كسبته |
Senin sadece onu beğendiğini fakat başkasıyla flört ettiğini duyduğu için biraz Tereddüt ettiğini söyledim. | Open Subtitles | و لكنك ترددت فى التقرب اليها نظرا لأنك علمت أنها تواعد شخص أخر |
Çünkü yeteri kadar Tereddüt ettiğim için farkına vardım ki... beynim ve kalbim iki farklı şey söylüyor. | Open Subtitles | لأني ترددت كثيراً قبل أن أدرك هذا. رأسي وقلبي كان لهما رأيان مختلفان. |
Hayır. Bir kediden bahsedilince Tereddüt ettin. Bu da ne demek? | Open Subtitles | لقد ترددت عندما ذكر أحدهم قطة ما الذي يعنيه هذا؟ |
Biliyorsun... tüpü patlamadan önce durdurmaya çalışırken, Tereddüt ettim, bir an için, çünkü korkmuştum. | Open Subtitles | أتعرفين؟ عندما كنت أحاول منع الاسطوانة من الانفجار ترددت, للحظة فقط |
Bunu kabul etmekte Tereddüt ettim ama ben yedi yaşımdayken şişko bir kızdım. | Open Subtitles | ترددت في الإعتراف بهذا لكن عندما كنت في السابعه كنت بدينة |
Hoşlandığım birini öpme şansım olsaydı Tereddüt etmezdim. | Open Subtitles | لو حظيت بفرصة لتقبيل شخص يعجبني لما ترددت |
Bileğimdeki idrar torbasından kurtulma şansım olsaydı Tereddüt etmezdim. | Open Subtitles | لو حظيت بفرصة لإزالة الكيس البولي لما ترددت |
- Evet. Ama bu hikayeyi anlattığımızda, Tereddüt ettiğim kısmı atlar mısınız? | Open Subtitles | لكن عندما نروى القصة أيمكنكم تجاهل الجزء الذى ترددت فيه |
Bu da demek oluyor ki, ona şimdi saldırırsanız, onu yok edebilirsiniz, ama Tereddüt ederseniz, çok geç olacak. | Open Subtitles | مما يعني أنك لو هاجمتها الآن ربما تكون قادر على تدميرها لن إذا ترددت ستكون متأخر |
Ben olsam senin karşında olmaya Tereddüt etmezdim. | Open Subtitles | لو كنت مكانك لما ترددت للحظة في المحاججة ضدك |
Ryu, odaklanma ve kabiliyetinle Ken'e ciddi darbeler indirdin ancak duraksadın. | Open Subtitles | ريو، بالتركيز و المحارة أصبت نقاط مهمة في كين لكن ترددت لماذا؟ |
Ophelia bize kalmaya geldiğinde tereddüde düşmüştüm. | Open Subtitles | عندما دعتنا اوفيليا إلى البقاء ترددت في البداية |
Başlarda, biraz çekinmiştim. Çünkü grup, mahkumlar arasında "Katili Kucakla" olarak biliyordu. | TED | بدايةً، ترددت بالانضمام إلى مجموعة يُشار لها في الساحة ب "عناق السفاح". |
Bize karşı her zaman çok iyi niyetli olduğunuzdan, bunu size anlatmaya çekiniyorum. | Open Subtitles | لقد ترددت أن أضايقكِ بها نظراً لحسن مواقفكِ معنا |
Bana güvenip güvenmediğini sorduğumda Durakladın. | Open Subtitles | , عندما سألتك لو أنك تثق بي ترددت |