Millenia geçti, adam evrim geçirdi büyük bir savaş bellek azaldı. | Open Subtitles | آلاف السنين ولّت ، والخليقة تطورت والحرب العظيمة ضاعت في الذاكرة |
Sadece evrim geçirdi. Eğer bu sözcükten hoşlanmıyorsanız onu değiştirin, tanrıça aşkına. | TED | ولكنها تطورت. وأن لم تكونوا تحبوا المصطلح غيروه بالله عليكم |
Fakat bu evrimleşmiş "bilgisayar varlığı" kısa zamanda yürümenin çok daha ötesine gitti. | Open Subtitles | لكن سريعاً ما تطورت هذه المحاكاة البسيطة الى ما أبعد من عملية المشـى |
Makineler son iki yüzyıl içinde bizden çok daha fazla gelişti. | Open Subtitles | وقد تطورت أجهزة أخرى بلا نهاية في الماضي من 200 سنة. |
Burada, yeniden evinde aynı hastanede, 12 yıl sonra biraz daha gelişmiş olarak çocuklardan yaşlılara bütün hastalarda kullanılıyor. | TED | ها هي في نفس المكان في نفس المستشفى، تطورت قليلا بعد 12 سنة، تخدم المرضى من الأطفال إلى الشيوخ. |
Şehirlerin biribirinden bağımsız geliştiğini düşünsek de her zaman bütün datalar aynı sonucu gösterir. | TED | دائماً ,كل هذه البيانات تبين نفس الشيء على الرغم من حقيقة أن هذه المدن تطورت بشكل مستقل |
Duyularımızı düşündüğümüzde, biyolojik olarak, neden ortaya çıktıklarını genelde düşünmeyiz. | TED | الآن عندما نفكر في حواسنا، نحن لا نفكر عادة بالأسباب التي تطورت على الارجح من اجلها , من منظور بيولوجي. |
Gerçek şudur ki, yaratıcılığın çoğu kümülatif ve ortaklaşadır; aynı uzun bir zaman zarfında gelişen Wikipedia gibi. | TED | الحقيقة هي أن معظم الإبداع هو تراكمي و تعاوني مثل ويكيبيديا تطورت خلال وقت طويل |
Araçlarla evrim geçirdik ve araçlar da bizimle. | TED | تطورنا في استخدام الأدوات، والأدوات تطورت معنا. |
Ya hayal ettiğimiz özellikler deveyi Sahra gibi yerlere tamamen uyumlu hâle getirerek aslında kışı atlatmasına yardımcı olmak için evrim geçirtiyorsa? | TED | ما إذا كانت الميزات التي نتصورها تجعل الجمل يتكيف في أماكن مثل الصحراء، تطورت في الواقع لمساعدته على مواجهة الشتاء؟ |
Ağaçtan ağaca atlayan atalarımız, evrim geçiriyor ve değişiyorlar. | Open Subtitles | جدودنا التي كانت تتأرجح على الأشجار تطورت وتحولت |
Bunun sevdiğim yanı, dünya üzerindeki her canlı organizmanın eşit derecede evrimleşmiş olduğunu gösteriyor olması. | TED | و ما يعجبني في هذا الرسم البياني أنه يوضح أن كل أنواع الحياة على سطح الأرض قد تطورت بالتساوي |
Bizler, bitkilerin atıklarını solumak üzere evrimleşmiş canlılarız. | TED | ما نحن إلا أشكال الحياة التي تطورت لاستنشاق مخلفات النباتات. |
Bizim ülkemiz bu şekilde gelişti,doğudan batıya. | Open Subtitles | هكذا تطورت بلادنا من الساحل الشرقي إلى الساحل الغربي |
Mantar, öldürücü darbeler sonucu sadece kanın olduğu yerde gelişmiş. Burada, omurilik boyunca. | Open Subtitles | الفطريات تطورت عندما تجمع الدم من أداة القتل هنا على طول الحبل الشوكي |
Rahibe olmakla ilgili sevdiğim bir diğer şey ise tedavilerinden sonra hastaları bir yıl ya da yıllarca görmekti çünkü nasıl değiştiklerini, hayatlarının nasıl geliştiğini ve onlara ne olduğunu görmek gerçekten harikaydı. | TED | إحدى الأشياء التي أحببتها في وظيفتي كممرضة رؤية المرضى بعد سنة أو عدة سنوات بعد تلقيهم العلاج فكم كان رائعاً رؤية مدى التغير الذي طرأ على حياتهم وكم تطورت حياتهم وماذا حدث لهم |
İşte burada çocuktan kurtulma isteğinin ortaya çıktığını açık bir şekilde görebiliyoruz. | Open Subtitles | يمكننا أن نرى بوضوح هنا فكرة التخلص من الطفل قد تطورت |
Ve şair;doğayla çatışarak değil de, onunla uyum sağlayarak gelişen bir... uygarlığa aitti. | Open Subtitles | لكن الشعر ينتمي إلى حضارة تطورت وتناغمت مع الطبيعة وليست ضدها |
Bu enstrümanlar da insanlar gibi evrildi. | TED | آلة البانجو تطورت عبر الزمن كما تطور البشر. |
Mantarlar ve bakteriler bile insanlar kadar evrilmiş. | TED | هذة الفطريات و البكتريا تطورت مثل الانسان |
Örneğin işte bu yüzden, antibiyotik direnci evrimleşti. | TED | ولهذا السبب، على سبيل المثال، تطورت مقاومة المضادات الحيوية. |
Bunun adım adım bu şekilde nasıl evrildiğini hayal etmek çok güç fakat bu işleyişi tam anlamıyla gerçekten anlıyoruz. | Open Subtitles | ويبدو من الصعب جدا ان نتخيل كيف تطورت في سلسلة من الخطوات الصغيرة، ولكن في الحقيقة، نفهم تلك العملية بشكل جيد للغاية. |
O zamandan beri lazer soğutma işlemi daha düşük sıcaklıklara inebilecek kadar gelişmiştir. | TED | منذ ذلك الحين، تطورت تقنية التبريد بالليزر للحصول على درجات برودة أقل. |
Tatlı düşkünlüğümüz evrimleşmiştir ve yüksek enerjili yiyecekler için yapılan içgüdüsel bir tercihtir. | TED | فشهيتنا للحلويات قد تطورت كخيار مفضل للطعام ذو الطاقة العالية |
Olaylar böyle ilerledi, zamanla daha fazlası için izin alıyordum. | TED | هكذا تطورت الأحداث، وسمح لي بفعل المزيد والمزيد. |
Bitkiler şurada burada yollarını kaybedebilecek arılar için küçük iniş çizgileri yaratmak üzere evrimleşmişlerdir. | TED | ان النباتات تطورت بنحو مكنها من صنع مؤشرات توجيه من اجل الهبوط على اجزاءها للنحل لكي لا تضل طريقها |