| Yatakta iğrenç. İyi olmadığını biliyorsun. Feci bir kayak kazası geçirdi. | Open Subtitles | تعلمين أنه ليس بصحة جيدة لقد تعرض لحادث تزلج سيىء |
| Çünkü bu hırbolarla bir geleceğin olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | لأنك تعلمين أنه ليس هناك مستقبل مع هؤلاء الحقراء. |
| Anne, cidden bunu yapmana gerek olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أمي , بصراحة تعلمين أنه ليس عليك فعل هذا |
| Hapiste olmayı hak edenin siz olmadığınızı biliyorsunuz. | Open Subtitles | تعلمين أنه ليس أنت من يستحق السجن |
| O zaman hapiste olmayı hak edenin siz olmadığınızı biliyorsunuz. | Open Subtitles | إذاً تعلمين أنه ليس أنت من يستحق السجن |
| Yapma. Öyle olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أرجوك، أنت تعلمين أنه ليس كذلك |
| Anne, bu işlerle hiç bir alakam olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | -ماما , تعلمين أنه ليس لي علاقة بما يحدث |
| Anne, cidden bunu yapmana gerek olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | بصراحة تعلمين أنه ليس عليك فعل هذا |
| Bir sır falan olmadığını biliyorsun, Elana. | Open Subtitles | تعلمين أنه ليس هناك سر إلينا |
| Lenore, onun gerçek olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | (لينور)، تعلمين أنه ليس حقيقيًا. |