Ama korkunç ve affedilemez bir şey yaptığımı kabul etmen gerek. | Open Subtitles | ولكن عليك أن تتقبل بأنِ فعلت فضاعة, أشياء لا تغتفر. |
İnan bana senin hükümet binasında kalmandan başka bir şey istemezdim. Özellikle de burada yaşarken yaptığın affedilemez onca şeyden sonra. | Open Subtitles | خاصة بعد ما اقترفته من أشياء لا تغتفر أثناء عيشك هنا |
affedilemez bir suç işlemiş olsa dahi iki yanlışın, bir doğru edip etmediğini merak etmeye başladım. | Open Subtitles | على الرغم من انه ارتكب جريمة لا تغتفر , بدأت أتساءل ل لتر إذا كان اثنان الاخطاء جعل الحق حقا . |
Hatalarımın affedilmez olduğunu, ve şiddetle cezalandırılmayı hak ettiklerini biliyorum. | Open Subtitles | والتي لا تغتفر, تلك الأخطاء التي تتطلب لعقوبات شديدة. |
Evet, rahminde yaptığım o istemsiz, bilinçdışı refleks gerçekten affedilmez. | Open Subtitles | نعم ، تلك الحركة اللائرادية التي قمت بفعلها وأنا بالرحم ، كانت لا تغتفر |
Neyse bir hata, olabilir bir hata bir defa bağışlanır. | Open Subtitles | على اى حال .. الغلطة ممكن ان تغتفر مرة واحدة |
"Bunun için diyorum ki işlenen her günah ve küfür affedilecek. | Open Subtitles | لهذا أقول لكم كل خطيئة وتكفير سوف تغتفر |
Çünkü ben affedilemez bir günah işledim. | Open Subtitles | لأني أرتكب الخطيئة التي لا تغتفر |
Bu affedilemez. | Open Subtitles | هذه غلطة لا تغتفر |
Bu affedilemez. | Open Subtitles | هذه غلطة لا تغتفر |
Onun suçları affedilemez. | Open Subtitles | جرائمه لا تغتفر |
Zalimlik affedilemez. | Open Subtitles | الوحشية لا تغتفر |
Bu affedilemez, Peter, ve Stewie belki de bir daha arabaya binmeyecek. | Open Subtitles | كانت غلطة لا تغتفر (بيتر) و (ستيوي) ربما لن يقدر أبداً على ركوب السيارة مجدداً |
Hayatını kurtararak böyle affedilmez bir suç mu işledim? | Open Subtitles | ألم تكن هذه الخيانة اللا تغتفر هي ما أنقذت حياتك؟ |
Seni kaybetseydim benim affedilmez sonum olacaktı. | Open Subtitles | لو كنت خسرتكِ لكانت نهاية لا تغتفر مني |
Tanrım, suçlarımın affedilmez olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | يا ربّـاه، أعلم أنّ جرائمي لا تغتفر |
affedilmez bir trajedi. Aptal bir oğlun hareketlerinin sonucu. | Open Subtitles | مأساة لا تغتفر تسبب في فعلها ابن أناني |
Seni affedilmez şekillerde defalarca incittiğimin farkındayım. | Open Subtitles | أعرف أنّي آذيتكِ بأساليب لا تغتفر |
Ben Nate'le seks için hazır olmayı beklerken onunla seks yapmak gibi veya Pete Fairman'ı öldürmek gibi affedilmez şeyler yaptın. | Open Subtitles | اقترفتِ أشياءاً لا تغتفر مثل النوم مع (نايت) بينما كنّا معاً أو قتل (بيت فايرمان) |
Neyse bir hata, olabilir bir hata bir defa bağışlanır. | Open Subtitles | على اى حال .. الغلطة ممكن ان تغتفر مرة واحدة |
Sana yaptıklarım, affedilecek türden şeyler değildi. | Open Subtitles | الأشياء التي فعلتها لك لا تغتفر |
Bence tamamen sağlam olan insanlara, vücutlarındaki en küçük zararsız kusurları gösterip, onları gereksiz testler yaptırmaya zorlamak, büyük bir günah. | Open Subtitles | فقط لإخافتهم وجعلهم يدخلون في فحوص مرتفعة الثمن وبلا جدوى هي غلطة لا تغتفر |
Onu bağışladığınızı görüyorum bazı şeyler bağışlanamaz olsa bile. | Open Subtitles | رؤيتكم تسامحونه... عندما بعض الأشياء لا تغتفر. |