Sen doğru olanı yapıyorsun. | Open Subtitles | حسنا انت تفعل الشيء السليم |
Temel olarak insan olmak ve doğru şeyi yapmak anlamına geliyor. | TED | هذا يعني أساسا أن تكون إنسان وأن تفعل الشيء الصحيح. |
- Hayır, bu farklı ama aynı şeyi yapıyor. | Open Subtitles | لا، بل هي ليلة مختلفة، ولكن هي تفعل الشيء نفسه. |
Sana doğru gelmediğini biliyorum ama doğru şeyi yapıyorsun. | Open Subtitles | أعلم كيف تشعر الآن ، لكنك تفعل الشيء الصحيح |
Seni tanıyorum düşünüyorum, ben biliyorum bu yüzden derinlerde istiyorsun doğru olanı yapmak ve onları hastaneye onu atalım. | Open Subtitles | أنا أعتقد أنك تعرف هدا لهذا السبب أعلم أنك بالداخل تريد أن تفعل الشيء الصحيح . و سوف تدعهم يأخذوه إلى المشفى |
Bu gerçekten komik çünkü bizim davamız olduğundan dolayı ...ben de sana tam aynı şeyi yapmanı söyleyecektim. | Open Subtitles | هذا مضحك، لأنني كنت سأقترح عليك ان تفعل الشيء نفسه، لأنها قضيتنا |
Anı yaşarsın ve sonra da planladığın şeyi yaparsın. | Open Subtitles | تأخذ فقط يوم واحد من كل وقت ثم تفعل الشيء المشار إليه المقبل |
Bu insanlar doğru olanı yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | وهي تحاول أن تفعل الشيء الصحيح لهؤلاء الناس |
İşte, bende eskiden eskiyen diğer ceple aynı şeyi yapardım. | Open Subtitles | انظر، كنت تفعل الشيء نفسه مع الجيب المعاكس مستهلك دائما |
Tıpkı Internet dünyasında söyledikleri gibi: eğer şu anda da altı ay önce yaptığınızı yapıyorsanız yanlış şeyi yapıyorsunuz. | TED | كما يقولون في عالم الإنترنت: إذا كنت اليوم تفعل الشيء نفسه الذي كنت تفعله قبل ستة أشهر، فأنت تفعل شيئا خاطئا. |
- Doğru olanı yapıyorsun. | Open Subtitles | نعم انت تفعل الشيء الصحيح |
Doğru olanı yapıyorsun, inan. | Open Subtitles | أنت تفعل الشيء الصواب ، ثق بي |
Doğru olanı yapıyorsun. | Open Subtitles | أنت تفعل الشيء الصحيح |
Vance, böyle bir işteysen bazen, doğru şeyi yapmak için kuralları boş vermen gerekebilir, tamam mı? | Open Subtitles | فانس ، في هذا العمل أحيانا عندما تريد أن تفعل الشيء الصحيح يجب ان ترمي كتاب القانون في الخارج حسنا؟ |
Bak, hayatım boyunca doğru şeyi yapmak için çabaladım. | Open Subtitles | نظرة، حياتي، لقد حاولت أن تفعل الشيء الصحيح، كما تعلمون. |
Bu sitelerdeki sorun şu, hepsi aynı şeyi yapıyor. | Open Subtitles | اجل، المشكلة هي أن جميع هذه المواقع تفعل الشيء نفسه |
Bu yüzden de kendini kanıtlayabileceği tek şeyi yapıyor. | Open Subtitles | لهذا فهي تفعل الشيء الوحيد المتاح لها |
Sana doğru gelmediğini biliyorum ama doğru şeyi yapıyorsun. | Open Subtitles | أعلم كيف تشعر الآن ، لكنك تفعل الشيء الصحيح |
Kendinde değilken bile doğru şeyi yapıyorsun. | Open Subtitles | حتى وان لم تكن على طبيعتك فأنت تفعل الشيء الصحيح |
Sana karşılık vermeyeceğim, çünkü doğru olanı yapmak istiyorum. | Open Subtitles | أنا لن أتقاتل معك لأنك تريد أن تفعل الشيء الصواب |
Ya da senin doğru şeyi yapmanı beklemekten sıkıldım. | Open Subtitles | أو مرضت من الانتظار لك أن تفعل الشيء الصحيح |
Anı yaşarsın ve sonra da planladığın şeyi yaparsın. | Open Subtitles | تأخذ فقط يوم واحد من كل وقت ثم تفعل الشيء المشار إليه المقبل |
Yine de bu doğru olanı yapmaya çalışmadığın anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | لكن هذا لا يعني أنك كنت تفعل الشيء الخطأ. |
Eğer senin durumunda olsaydım aynı şeyi yapardım. | Open Subtitles | إذا كنت في منصبك , ويهمني أن تفعل الشيء نفسه بالضبط. |
Aynı şekilde cinayetten önceki ve cinayetten sonraki gece de aynı şeyi yapıyorsunuz. | Open Subtitles | ثم... هأنت ذى قبل وقوع جريمة القتل وبعد اليلة ، تفعل الشيء نفسه |