| Şu anda da bu mıknatıslar beyninin o kısmını uçuruyor. | Open Subtitles | وحاليًا تقوم هذه المغناطيسات بتضخيم قدرات هذا الجزء من الدماغ |
| Ne kadar iyimserseniz, bu bölge beklenmeyen kötü haberlere karşı o kadar az tepki veriyordu. | TED | كلّما كنت أكثر تفاؤلاً، كلما قلّ احتمال أن تقوم هذه المنطقة بالاستجابة للأخبار السلبية غير المنتظرة. |
| bu nöronların her biri birbirine elektriksel mesaj gönderiyor. | TED | تقوم هذه الخلايا العصبية بإرسال إشارات كهربائية بين بعضها. |
| bu bitkiler ölmeden nasıl kuruyor? | TED | كيف تقوم هذه النباتات بذلك دون أن تموت؟ |
| O çipler ve onlardan yayılan elektronlar, bu videoyu izlediğiniz bilgisayarı çalıştırıyor. | TED | تقوم هذه الرقاقات والإلكترونات المنتشرة بها بإمداد الكمبيوتر الذي تستخدمه الآن لمشاهدة هذا الفيديو بالطاقة. |
| Eğer bir ağacın çevresinde bazı besinler ulaşılabilir değilse, bu mikroplar ağaca o besini getirecektir. | TED | اذا لم تكن بعض التغذية متوفرة بالقرب من الشجرة، تقوم هذه الميكروبات بتوفير التغذية للشجرة. |
| Neden bu tür gruplar bunları gençlerimize yapıyor, neden bize değil? | TED | لماذا تقوم هذه المجموعات بذلك لشبابنا وليس لنا؟ |
| bu dedektöre ne zaman çarpacakları kütle ve elektrik yüklerine bağlı. | TED | و يعتمد متى تقوم هذه البروتينات بلمس الكاشف على الكتلة و الشحنة |
| Fakat ben bu balıklar işlerini riskli durumlarda nasıl yapıyor anlamak istedim. | TED | ولكن أردت أن أفهم كيف تقوم هذه الأسماك بعملهم في حالات محفوفة بالمخاطر. |
| Bunun için... bu çocuk, benim yerime intikamımı almalı. | Open Subtitles | لذلك يجب أن تقوم هذه الطفلة بأخذ ثأري بدلاً عني. |
| Ben dostlarımın, yüzlerinin çamura gömülüp, kıvranarak ölüşünü, sırf bu, amına koduğumun kaltağı, bu siktiğimin orospusu keyif sürsün diye izlemedim! | Open Subtitles | أنا لم أشاهد زملائي يموتون ووجههم في التراب حتـّى تقوم هذه الفاسقة هذه العاهرة، بهذه الأفعال.. |
| - ...bu fahişe keyif sürsün diye izlemedim. | Open Subtitles | حتـّى تقوم هذه المومس هذه العاهرة اللعينة، بهذه الأفعال ببساطة.. |
| Umarım bu küçük tatlı şey bana bu gün emlak bürosundaki görüşmemde yardım edecek. | Open Subtitles | حيث ما أتمناه هو: أن تقوم هذه القطعة النقدية بجعلي في مقابلة مع مالك الوكالة. |
| Kor hâlindeki bu gezginler, en yakın yıldızdan gezegenimize ulaşmak için önce Güneş'in tüm katmanlarında dolambaçlı bir yolculuk yapmak zorundadır. | Open Subtitles | وللوصول إلى كوكبنا تقوم هذه الحاملات للطاقة المتوهجة بالسفر بطريق طويل ووعر للغاية خلال طبقات الشمس الكثيفة |
| O vakte kadar sanırım bu gemi bir damla tiliyum bile arıtmayacak. | Open Subtitles | حتى ذلك الحين , لن تقوم هذه السفينة بإمداد أي شحنة أخرى من التيليوم |
| Ama belki bu yazıdan bir zanlıya ulaşabiliriz. | Open Subtitles | لكن كنت آمل أن تقوم هذه الكتابة بتزويدنا بشخص يمكن مطاردته |
| Yani, bu kardeşlerin hiçbir gücü yoksa Cabal niye onları tutsak etsin? | Open Subtitles | إذن لِمَ قد تقوم هذه الجماعة بحجز الشقيقات إذا لم تكن لديهم أية قوة ؟ |
| bu bana biraz garip galiyor ama aslında çubuk hücreleriniz siz ana rahmindeyken de çalışmaktaydı. | Open Subtitles | تقوم هذه الخلايا الصغيرة بإرسال هذه الأجزاء إلى الدماغ، و الذي عليه أن يقوم بتجميع هذه القطع مع بعضها. |
| bu sürede bu da onlara alerjisi varmış gibi taş taş çocukları geri çeviriyor. | Open Subtitles | إبان ذلك، تقوم هذه بإبعاد المثيرين وكأنها حساسية بالنسبة لهم. |
| bu kaynağın dayanağı olmamasına rağmen bu saçmalık hakkında Fox Haber hiçbir şey söyletmiyor. | Open Subtitles | تقوم هذه الأمة بإنفاقها على رحلة أوباما إلى الهند. بالرغم من عدم وجود أي مصدر لهذه المعلومة. ناهيكم عن عبثية الرقم, |