ويكيبيديا

    "تكون فيها" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • olduğu
        
    Şu anki manasıyla; arabaların, protez bir aletten ziyade, isteğe bağlı bir özgürlük aracı olduğu bir şehir denilebilir. TED حسنًا، للحصول على تعريف أفضل، فهي مدينة تكون فيها السيارة أداة اختيارية للحرية، بدلًا من جهاز صناعي لابد منه.
    Ama daha da önemlisi, özel yaşamın bir seçenek değil, standart olduğu bir internet yapılandırmalıyız. TED ولكن الأهم من كل هذا، أنه يجب علينا إنشاء شبكة تكون فيها الخصوصية ليست مجرد اختيار وإنما أمرا تلقائيا.
    Ama ayrılmaya hazır olduğu anda, onu dışarı çıkartın. Open Subtitles لكن في اللحظة التي تكون فيها مستعدَة للرحيل، أخرجها
    Gelinin bu kadar hamile olduğu düğünler çok yoktur. Open Subtitles لا ترى الكثير من الاحتفالات تكون فيها العروس حاملاً بشكل واضح
    Cevaplarının evet veya hayır olduğu zamanları özlüyorum. Open Subtitles أشتاق للأيام التي تكون فيها إجابتك بــ نعم أو لا
    - Tarayıcıların çalışmaz olduğu yerlerde saklanıyor olabilirler. Open Subtitles قد يكونون مختبئين بمناطق تكون فيها أجهزة الاستشعار غير قابلة للتشغيل
    Bu kafana çişi boşaltmak gibi kötü bir fikrin olduğu durumlardan biri. Open Subtitles وهذه واحدة من تلك الحالات التي تكون فيها إلقاء البول على رأسك فكرة سيئة
    Bana sorarsanız, herkesin, hayatında çaresiz olduğu bir an vardır. Open Subtitles إن سألتني.. ًفإن هناك دقيقة.. في حياة كلّ منّا تكون فيها عاجزاً
    Terörizm davalarında, mevcut ve olası operasyonlara zarar gelmemesi açısından bazı delillerin halka açık mahkemede sunulmasının sakıncalı olduğu durumlar söz konusudur. Open Subtitles في قضايا الإرهاب، هُناك ظروف تكون فيها عملية عرض الأدلة علناً، سيُسبب ضرراً كبيراً في العمليات الحاضر و المُستقبل.
    Öldürme demiştim. Haklı olduğu birkaç şeyden biriymiş. Open Subtitles منعتها من هذا، وقد كانت هذه أحدى المرات القليلة التي تكون فيها محقة
    Çok konuşmam, şarkı söylemem, kim o şakaları yapmam ya da parmaklarımın oyuncu olduğu tiyatrolar yapmam hoşuna gitmiyor. Open Subtitles حين أتكلم كثيراً أو أغني أو أقول الدعابات التي تبدأ بطرق الباب. أو أؤدي مسرحيات تكون فيها أصابعي هي الشخصيات.
    Daha geçen hafta, New York Times gazetesinde 26 Ocak 2010 tarihli bir makalede, Ulusal Güvenlik Ajansı yetkililerinin A.B.D. 'nin sanal saldırıya uğramak üzere olduğu durumlarda, önleyici saldırı olasılığını gözden geçirdikleri ilk kez ortaya çıkartıldı. TED في الأسبوع الماضي، في مقال نيويورك تايمز بتاريخ 26 يناير 2010، كشف للمرة الأولى مسؤولون في وكالة الأمن القومي ونظرا لاحتمال وقوع هجمات وقائية في الحالات التي تكون فيها الولايات المتحدة كانت على وشك أن تتعرض لهجوم إنترنت.
    Burada -- sıtmanın az yoğun olduğu, orta ve çok yoğun olduğu bölgelerde-- AIDS'in yaygınlığı ile cinsel partner sayısının nasıl değiştiği görülüyor. TED حيث يوضح مالذي يحدث لعدد الشركاء الجنسيين مع ازدياد انتشار فيروس نقص المناعة البشرية في المناطق التي تكون فيها معدلات الملاريا منخفضة أو متوسطة أو مرتفعة
    Yani hareketin olduğu yer şehirler. TED لذلك؛ المدن هي التي تكون فيها الحركة
    Oradan oraya dolaşan Yahudiler, sarsılan Japonlar; şakacı doğanın her an altlarından çekmeye hazır olduğu bir halı üzerinde yaşayanlar. Open Subtitles اليهودي التائه, الزلازل اليابانية. إنهم يعيشون على سجادة والتي تكون فيها الطبيعة المشاكسة على أهبة الإستعداد لسحبها من تحتهم,
    Dünyadaki bazı yerlere bakmalıyız koşulların çok sıradışı, çok sert olduğu bir yere onlar bildiğimiz yaşamın ötesine ulaştılar bazı dayanıklı uzaylı türü mikroorganizmaların olup olmadığını görmek için buralarda yaşayan. Open Subtitles نستطيع النظر إلى الأماكن في الأرض "التي تكون فيها الظروف المناخية قاسية جدا أماكن لا تكون الحياة قابلة فيها
    Yeryüzünde yaşamdan ölüme geçişin daha kolay olduğu yerler vardır. Open Subtitles سوف تكون ذهبت كلها هناك أماكن على الأرض" تكون فيها عملية العبور أيسر
    Ancak tehdit geçer geçmez, giriş tekrar açılıyor. Belki bilgisayar güvenliğinde kalıcı bir güvenlik duvarı ya da kalesi kurmak yerine işletme masraflarının yeterince düşük olduğu, ki ani bir tehdite karşı geçici olarak erişimi engellediğimiz ve sonra tekrar açtığımız, durumlar vardır. TED لكن بمجرد زوال الخطر، فإن المدخل يفتح من جديد، قد تكون هناك حالات في حماية الحاسوب تكون فيها تكلفة التشغيل منخفضة بحيث نستطيع إغلاق الدخول مؤقتًا استجابةً لتهديد لحظي، ثم فتحه مرة أخرى، بدلًا من محاولة بناء جدار أو حصن دائم للحماية.
    Beyaz sanıkların genel ceza oranlarının nispeten yüksek olması, mağdurların beyaz olduğu davalarda idam cezasının çıkmasının, mağdurun siyahi olduğu davalardan daha muhtemel olması ve çoğu cinayetin aynı ırktan insanlar arasında olmasından dolayıydı. TED مع ارتفاع طفيف في أحكام الإعدام على المتهمين البيض في القضايا التي تكون فيها قتل للبيض غالباً مايُحكم فيها بالإعدام عن تلك القضايا التي يكون فيها الضحايا سود ومعظم قضايا القتل تحدث بين شخصين من نفس العرق
    Fakat şiddeti azaltmak her insan hayatına önem vermekten başlar, hem doğru olan bu olduğu için hem de sadece her hayata değer göstererek masum olanların güvende olabileceği bir toplum oluşturabileceğimiz için. TED ولكن خفض العنف يبدأ بالاعتناء بحياة كل إنسان على حدة، لحقه في ذلك من ناحية ولأنه وفقط بتقديرنا لكل حياة كما تستحق، على الأقل بضمان إجراءات عادلة، حينها فقط، يمكننا خلق مجتمعات تكون فيها حياة الأبرياء في أمان.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد