"تكُن" - ترجمة من عربي إلى تركي

• değildi
• yoktu
• olma
• değildin
• olmadığını
• olmadı
• değilse
• değilsen
• olmasaydı
• olmadın
• pek
• yapma
• yoksa
• olmasa
• olmamış

Son gününde onun yanındaydım. Ve o kesinlikle cennette değildi.
كنتُ معها في يومها الأخير، وبالقطع لم تكُن في الجنّة.

Belki de bu baba-oğul ilişkisi o kadar da iyi değildi.
ربما العلاقة بين الأب و أبنهُ لم تكُن عظيمً لتلك الدرجة

Başlıklıdan önce deprem makinelerimiz ya da kopya kanunsuzlar gibi şeylerimiz yoktu.
قبل ظهور القلنسوة، لم تكُن لدينا أشياء كماكينات زلزاليّة أو حرّاس مقلّدين.

Gizemli ol ama korkunç olma. En önemlisi de gülümse.
كُن غامضاً ولا تكُن مُخيفاً للغايه وأهمُ شئ هى الابتسامه

Sen Hastings'i ne bileceksin? Daha o zaman burada bile değildin.
لم تُقَاتِل في موقعة هاستينجز لم تكُن موجوداً حتى في هذا البلد حينذاك

Gördüklerim rüya değildi. Kötü bir his gibi bir şeydi.
لم تكُن أحلام، بل شعور مشؤوم، وكأنّه كان في مشكلة.

Havlu değildi. Değersiz birşeydi ve hayır. Tamamen farklı bir arkadaş.
لم تكُن منشفة، بل قطعة قماش، ولا، إنه صديق مختلف تمامًا.

Şimdi, bak... senden duymak istediğim cevap bu değildi.
اللعنة، لَم تكُن الأمور سيئَة كما كانَت في الجنوب

İdam sehpasında söylediğin şarkı bu değildi!
لم تكُن هذه نبرة صوتك حينما كنّا على حبل المشنقة هناك.

Açık bir insan,kendinden emin. Hiçbir zaman telaşlı değildi.
كانتدوماًمُنفتحة،واثقة، لَم تكُن يوماً مُقيدة.

"Tittles"ın tartışıldığı bir program seyretmiştim, ve noktalama işareti değildi.
لقد رأيتُ برنامجاً حيثُ كانوا يُناقشون العلامات فوق الأحرف و لَم تكُن علامات التنقيط

İşler Güney'de olduğu kadar kötü değildi.
اللعنة، لَم تكُن الأمور سيئَة كما كانَت في الجنوب

Özrün kabul edildi tabii ki, ama buraya kadar yürümene gerek yoktu.
إعتذارك مقبول بالطبع ، لكن لم تكُن فى حاجة للقدوم إلى هُنا

- 2016'yı son terk edişimde bu genç bayan yoktu.
حين غادرت 2016 آخر مرّة، هذه الشابة لم تكُن موجودة.

Charlie! Charlie, Su buz gibi, aptal olma, dostum!
تشارلي، تشارلي المياه مثلَ الثلج لا تكُن مجنوناً يا صاحبي

Sizi yendiğimiz son maçta sen takımda değildin.
لَم تكُن مع الفريقِ عندما آخر مَرّة ضَربنَاك

Bütün cankurtaranlar şaka yapan birinin olmadığını söyledi.
إنهُ لم يكُن شخص واحد فقط من رآه، العديد رآوه و لم تكُن مُزحة من شخص

Doğduğumdan bu yana hayattım bok gibi gitti, ve senin gibi güvenebileceğim bir kardeşim de olmadı.
لم تكُن حياتي سوا القذارة منذُ أن وُلِدت و لم يكُن لديَ أخٌ أستندُ عليه مثلَك

Ama kart, kredi kartı değilse neden baktırasın?
حسناً، إن لَم تكُن تلكَ البطاقَة ائتمانية، لماذا تقرأُها؟

Eğer bizi öldürmek için burada değilsen, görünüşe göre sana yardım etmemiz gerekiyor.
إن لم تكُن هنا لقتلنا، فمن المُفترَض أن نُساعدك

Belki de kafan bu kadar iyi olmasaydı bu öğütlerin biraz inanılabilir olurdu.
لربّما كان لهذه العظة تأثير أكبر لو لم تكُن في غاية الثمالة الآن.

Bu oldukça aptalcaydı ama sen hiçbir zaman zeki biri olmadın.
حسنٌ، ذلك كان غباءً شديدًا. ها أنت مُجددًا، إنّك حقًّا لم تكُن أحد الرجال الأذكى قطّ.

Bilmiyorsan söyleyeyim, bu savaş pek sevilmiyor.
إن لم تكُن تعرف حتى الآن فهذه حربٌ ليس لها أي تأييد شعبي

Hadi ama şimdi, böyle yapma. Şöyle güzel bir çizik lazım sana.
بربّك الآن، لا تكُن هكذا عليك أن تقوم بترتيب أمورك

İşin yoksa bir kahve içmek ister misin?
حسناً, إذاً لم تكُن مشغولاً فهل ترغب باحتساء كوبٍ مِن القهوة؟

Ancak suçu ve günahı sabit olmasa Kral'ın işi bu noktaya kadar getireceğine de ihtimal vermiyorum.
حَتى لا أسَتِطيع أن أفَكِر بِأن المَلِك قدَ رفع دَعوَى قِضائِيه حَتى الأن مَالم تكُن مذَنِبه

Eğer tutkun yüzünden kör olmamış olsaydın o zaman özgürlükten birkaç dakika uzakta olurdum.
وإن لم تكُن مشغولاً بعاطفتك، لكنتُ الآن على بعد دقائق من الحرّية