| Bu hangi ışığın gözümüze gireceğini belirlemede çok önemli rol oynuyor. | Open Subtitles | هذه التي تلعب دوراً حاسماً في تحديد أي الأنوار تدخل لأعيننا. |
| En içsel ve önde gelen duyularımızdan olan koklamak olası dostlarımıza yönelik çekiciliğimizde önemli bir rol oynuyor. | TED | الشمّ هو أحد حواسنا الأكثر تنبيهاً وبدائيةً، والتي تلعب دوراً كبيراً في انجذابنا لشركائنا المرتقبين. |
| Yani, sosyal bir rolü var internetin, ama yine de bunun politik bir sorumluluk getirmesi gerekmez. | TED | إذاً فهي تلعب دوراً إجتماعياً، بينما ليس بالضرورة تقود لمشاركتهم السياسية. |
| Fotoğraflarım STK çalışmalarında destek rolü oynayabiliyor özellikle de onların uğraştıkları kritik problemlere ışık tutarak. | TED | يمكن لصوري أن تلعب دوراً داعماً لعمل المنظمات الطوعية بتسليط الضوء على القضايا الإجتماعية الملحّة التي يحاولون حلها. |
| Oysa bizim genetik yapımız da rol oynar. | TED | إلا أن تركيبتنا الجينية تلعب دوراً في هذا الأمر. |
| Doğru şekilde işlediği zaman dairesel doku yemek yememize yardımcı olmada önemli bir rol oynar. | TED | والتي عندما تعمل بشكل سويّ، فإن هذه الحلقة من النسيج تلعب دوراً هاماً في مساعدتنا على تناول الطعام. |
| Devam edecek olursak artık sosyal medya büyük bir rol... | Open Subtitles | نكمل ما بدأناه، وسائل التواصل الاجتماعي اليوم تلعب دوراً كبيراً |
| Büyük hadron çarpıştırıcısı, aynı zamanda, zamanda yolculukta rol oynayan diğer boyutların varlığını da gösterebilir. | Open Subtitles | قد يكشف مُصادم هادرون الكبير عن أبعاد إضافية أيضاً التي يمكن أن تلعب دوراً هاماً في السفر عبر الزمن |
| Ancak, 100 kat daha fazla bakteri geni bütün yaşamınız boyunca vücudunuzun içinde ya da üzerinde bir rol oynuyor. | TED | حسناً هذا يعني ان لديك مائة مرة أكثر من الجينات البكتيرية تلعب دوراً في جسمك او عليك طيلة حياتك |
| Yani "beyaz yalan" dediğimiz küçük kurgular insan etkileşimlerinde çok önemli bir rol oynuyor. | Open Subtitles | أقصد أن الكذبات الصغيرة التي نسميها الكذبات البيضاء تلعب دوراً مهماً جداً في حياة الإنسان |
| Ülkenin günlük hayatında gitgide daha da fena bir rol oynuyor. | Open Subtitles | وهي تلعب دوراً شريراً جداً في الحياة اليومية للأمة. |
| Yani yatırım en modern toplumlarda ulusal gelirin sadece beşte birini oluşturuyor, fakat çok önemli bir rol oynuyor. | TED | الإستثمارات الآن تُشكل حوالى خُمس من الدخل القومى فقط فى معظم الإقتصاديات الحديثة، لكنها تلعب دوراً فى غاية الأهمية بلا أدنى شك. |
| Hayır, müzik kesinlikle önemli bir rol oynuyor. | Open Subtitles | الموسيقى تلعب دوراً كبيراً أيضاً |
| Penisin epey yaratıcı bir rolü varmış diye duydum. | Open Subtitles | سمعتُ أن الأعضاء الذكورية تلعب دوراً فى التناسل |
| Ve bu gerçekçi. Burada bir yanlış da yok çünkü internet bu genç insanlar tarafından güçlendirildi. Ve onlar için tamamen farklı bir sosyal rolü var. | TED | وهذا واقعي. ولا يوجد شئ خطأ حول ذلك لأن الإنترنت عززت بقوة العديد من هؤلاء الشباب. وأنها تلعب دوراً إجتماعياً مختلفاً بالنسبة لهم. |
| Karın, ona verdiğin rolü oynayan bir elemanındı. | Open Subtitles | زوجتك "إيمي" هي واحدة من عملائك تلعب دوراً كلـَّفتها به |
| Yüksek sayıda insanı işbirliğine teşvik etmek gibi bir rol oynar. | TED | تلعب دوراً في التشجيع على التعاون لعدد كبير من الناس. |
| Çünkü ormanlar, atmosferden karbondioksit emmede önemli rol oynar. | Open Subtitles | وذلك لأن الغابة تلعب دوراً حيوياً في إزالة ثاني أكسيد الكربون من الغلاف الجوي. |
| Aslında çocuk gelişiminde çevre önemli bir rol oynar. | Open Subtitles | البيئة تلعب دوراً مهماً في التنشئة |
| Schrödinger, kuantum mekaniğin hayatta bir rol oynayabileceği üzerine düşündü. | TED | لذلك، تكهن شرودنغر أن ميكانيكا الكم لربما تلعب دوراً في الحياة. |
| Güneye doğru ilerleyen ve yarımadanın buz kaybında büyük rol oynayan dalgalanmada parçalanan son buzla, bu. | Open Subtitles | إنه آخر رفٍ جليدي سيتفسخ في موجةٍ تُسافر صوب الجنوب، تلعب دوراً رئيسياً في خسارة جليد شبه الجزيرة |