Dolayısıyla, herhangi bir tekel gibi, maliyetin artması ve kalitenin düşmesi eğilimi burada da var. | TED | وكما في أي احتكار، تميل الأسعار إلى الارتفاع و الجودة إلى الانخفاض. |
Sanırım benim gibi cyborgların köklerimizle ilgili konularda paranoyak olma eğilimi var. | Open Subtitles | اعتقد بأن الاجسام الموصوله مثلي تميل للذعر عند السماع عن اصولنا |
İster doğal olarak bir kâşif olun, isterse hâlihazırda bildiğiniz şeyden faydalanmaya eğilimli olun, şunu unutmayın: Güzellik, dengede olmaktadır. | TED | سواء كنت مكتشف بطبيعتك أو تميل لاستثمار ماتملك من معرفة، لا تنسى : الجمال يقبع في التوازن. |
O yüzden duymak isteyeceğim şeyleri söyleme eğiliminde olduğunu bildiğimi bil. | Open Subtitles | لذا فأنا أعلم أنك تميل لإخباري بما تظن أني أود سماعه |
Onu tanıyorsan bilirsin, profesyonel ve kişiseli birbirine karıştırmaya meyillidir. | Open Subtitles | إذا كنت تعرفينها، فهي تميل للخلط بين الأمور الشخصية والمهنية. |
Ayrımcılığa karşı uygulamalar geliştirmeye kendilerini adamış firmalar Kavgacıları destekleme eğilimindedir ve rakiplerinden daha başarılıdırlar. | TED | الشركات الملتزمة بالتنوع والممارسات الشاملة تميل إلى دعم المشتبكين حيث يتفوقون على أقرانهم. |
Yerlilerin asil ruhları müziğe çok yatkın. | Open Subtitles | الأرواح النبيلة لهؤلاء الهنود تميل للموسيقى |
O erkeklerden hoşlanıyor, sen de kızlardan. | Open Subtitles | هي تميل للرجال وأنتَ تميل للفتيات. |
Hayır, ayrıca pop şarkılarının ses tonlarının belli bir şekilde anharmonik olmaya eğilimlidir. | Open Subtitles | لا , أه أغاني البوب أيضا أيضا تميل أن تكون غير متناسقة مع تنافر واضح للنغمه |
O yaşta kaçırılan çocukların, bir dereceye kadar büyüdüklerinde sosyopat olma eğilimi vardır. | Open Subtitles | الاطفال المختطفين في هذا العمر تميل الى اظهار درجة معينة من الاعتلال الاجتماعي عند سن البلوغ مثل ماذا؟ |
Kızların bu terimi sürekli ortaya atma eğilimi vardır, E. Ben olsam takmazdım. | Open Subtitles | الفتيات تميل لاستخدام هذا المصطلح، لا تهوّل الوضع |
Her olaya Saigon'daki son helikoptere binecekmiş gibi davranma eğilimi var. | Open Subtitles | إنها تميل للتعامل مع كل حدث وكأنه الطائرة الأخيرة التي تغادر فييتنام |
Sanırım biri çok daha genç biriyle evlendiğinde küçük bir paranoya vakası haline gelmeye eğilimli oluyor. | Open Subtitles | لكني أفترض حينما تتزوج امرأةَ أصغر منك تميل دائماَ إلى الشبهة |
Ama Dr.Morgan bana dini görevleri yapmaya eğilimli olmadığınızı söylemişti! | Open Subtitles | لكن الطبيب مورغان نبهني أنك لا تميل للشعائر الدينية |
GG: Yani bir başka deyişle, dişi, düetine en iyi eşlik eden erkeği seçme eğiliminde. | TED | غريغ غيج: لذا بمعنى آخر، الأنثى تميل لاختيار أفضل ذكر يغني معها ثنائياً |
Yaralı hayvanlar doğal olarak bayır aşağı inmeye meyillidir. | Open Subtitles | فالحيوانات المصابة تميل للتوجه لأسفل الهضبة بطبيعة الحال |
Ancak bana göre savaş, hayatın birçok alanında olduğu gibi bu şartları vurgulama eğilimindedir. | Open Subtitles | لكننى أعتقد أن الحرب مثلها مثل جوانب أخرى كثيرة فى الحياة تميل إلى التأكيد على هذا النوع من الأعتبارات |
Biliyorum, şu anda gazeteciliğe pek yatkın değilsin ama sadece | Open Subtitles | كلارك مرحبا أعرف أنك لا تميل إلى الصحافة حالياً |
Senden hoşlanıyor mu sence? | Open Subtitles | هل تظنها تميل لك ؟ |
Betty, annem içtiğinde yanlış fikirlere kapılmaya eğilimlidir. | Open Subtitles | " بيتي " تميل أمي لتكون مخادعة عندما تشرب |
Hey, onun yüzünü görebileceğim şekilde arkaya yaslanır mısın? | Open Subtitles | مهلا، هل يمكن أن تميل إلى الوراء حتى أتمكن من النظر في وجهها؟ |
Buna karşın, güçlü bir milliyetçilik anlayışı olmayan ülkelerde, örneğin, Kongo, Somali ve Afganistan, şiddet ve yoksulluğa meyilli olurlar. | TED | وعلى العكس من ذلك، فالدول التي تفتقد الحس القومي، مثل الكونغو والصومال وأفغانستان، تميل لأن تكون عنيفة وفقيرة. |
Kaplumbağaların zayıf görme duyuları olduğu bilinir, bu yüzden de tanıyamadıkları bitkileri yemekten kaçınırlar. | TED | وتعرف السلاحف بضعف بصرها، وبالتالي، فإنها تميل لتجنب النباتات التي لا تتعرف عليها. |
Bunun nedeni insanlar kendi tecrübelerinden bahsederken olumlu resimleri paylaşmaya meyillidirler. | TED | وذلك لان الناس تميل إلى مشاركة الصور الأيجابية عندما يتحدثون عن خبراتهم. |