Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. | Open Subtitles | كانت الدموع تنهمر من .. : عينيه حين قال لى |
Gözlerinden yaşlar damlıyordu. Elini şu şekilde kaldırdı ve... "Biliyordum! | Open Subtitles | والدموع تنهمر على وجهه ورفع يده ناحيتى هكذا |
Fakat o kişi bu şarkıyı söyledikçe gözlerinde yaşlar belirirdi. | Open Subtitles | ولكنها كلّما غنّت تلك الأغنية، تنهمر الدموع من عينيها |
Gözyaşları bir çatıdaki yağmur damlaları gibi çeneden damlar. | TED | تنهمر الدموع من الذقون مثل قطرات المطر من الأسقف. |
Bazen, tüplü dalış yaparken panomdan yukarı bakardım ve sadece papağan balığı dışkısının yağmur gibi yağdığını görürdüm. | TED | أحياناً، أثناء الغوص، كنت أرفع عيني عن لوحة المشبك لأشاهد فقط فضلات سمكة الببغاء وهي تنهمر. |
Ama maalesef, yerçekimi olmadan göz yaşları dökülmüyor. | TED | لكن مع الأسف، بدون جاذبية، الدموع لا تنهمر. |
Artık bir şey göremeyen o gözlerden akan yaşları görünce... | Open Subtitles | رؤية الدموع تنهمر من عينيه التي لا يمكنها رؤية أي شيء |
Ülkesini selamlıyor ama göz yaşlarıyla. | Open Subtitles | لكي يحيي بلاده والدموع منه تنهمر |
Belki o zamanlar ağlayamadığım için şimdi bile, 6 yaşımda olanları düşümdüğümde, yaşlar durmuyor. | Open Subtitles | .. ربما لانني لم ابكي حتى الان عندما افكر بذلك، تنهمر دموعي |
Babam bana ve abime taşımamız için küçük valizler verdi ve dışarı çıkarak evin çıkışında dikildik ve annemin gelmesini bekledik. Nihayet annem geldiğinde, bir kolunda küçük kız kardeşim, diğerinde büyük bir kol çantası vardı ve yanaklarından yaşlar süzülüyordu. | TED | أعطاني أبي أنا و أخي حقائب صغيرة لنحملها، وخرجنا ووقفنا عند المدخل ننتظر خروج أمي، وحين خرجت أمي أخيرًا، كانت تحمل أختي الرضيعة على ذراع، وحقيبة قماش ضخمة على الآخر، وكانت الدموع تنهمر على وجنتيها. |
Kıvrılmış bir şekilde kaldırımda yatıyordum gözlerimden yaşlar boşalarak çığlık atıyordum... | Open Subtitles | لقـد كنت مستلقيـه على الرصيـف بـ الدموع التي تنهمر بغزاره من عيني... |
Gözlerinden yaşlar boşaldı ama tek kelime etmedi. | Open Subtitles | لكنها منها, تنهمر والدموع شيئاً تقل لم |
Gözlerin gözlerimden tuzlu yaşlar çekmiş,.. | Open Subtitles | "جعلت عيناك تلك عيناي تنهمر بالدموع |
Gündüz yağmur yağıyor. Filler, timsahlar, pigmeler var. | Open Subtitles | خلال النهار تنهمر الامطار هناك افيله و تماسيح و اناس اقزام |
Akıyor kelimeler Kağıt bardağa düşen sonsuz yağmur gibi | Open Subtitles | الكلمات تنهمر كمطر لا نهائي في فنجان ورقي |
Gece ve bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. | Open Subtitles | نحن في المساء وهي تمطر تنهمر في الخارج في الولايات المتحده |
Bu konuyu anlatırken vicdan azabından göz yaşları döktü. | Open Subtitles | كان يتحدث عن ذلك وهو يبكي ودموعه تنهمر |
Göz yaşları yavaşça düşüyor. | Open Subtitles | دموعي تنهمر ببط ء |
Eve göz yaşlarıyla gittiğimde ve Carlos'ta sebebini sorduğunda ben de ona popomu ellediğini söyleyeceğim. | Open Subtitles | .. عندما أعود للمنزل والدموع تنهمر من عيناي ويسألني "كارلوس" عن السبب فأخبره أنك أمسكت بمؤخرتي |