Bu bombaların ne yapacakları öngörülemez, ki bu daha büyük bir tehdit oluşturur. | TED | لا يمكن توقع ما يمكن أن تحدثه هذه القنابل، مما يجعل تهديدها أكبر. |
Bu büyük dedemin insanlara sağladığı hareket özgürlüğünün tehdit edilmesi, çevrenin de tehdit edildiği gibi. | TED | وتلك هي حرية الانتقال التي قدمها جدي الاول الى الناس يتم تهديدها الان ,تماما مثل البيئة |
üvey babası tarafından defalarca tecavüze uğramış ve bunu kimseye söylememesi için şiddetle tehdit edilmiş. | TED | تم اغتصابها مراراً، من قبل زوج أمها. وتم تهديدها بالعنف، في حال أخبرت أحداً |
Ancak şu anki ruhsal durumuna bakılırsa yapmamanız gereken tek şey, onu tehdit etmek. | Open Subtitles | ولكن نظراً لحالتها العقلية الحالية، آخر شيء عليكَ القيام به هو تهديدها. |
Buna gerçekten inansaydınız duvarın önüne dikip, vurmakta tehdit etmezdiniz. | Open Subtitles | إذاكنتتصدقذلك حقاً, لم تكن قادراً على تهديدها للوقوف قبالة الحائط ثم إطلاق النار عليها |
- Gülümsüyor, yani tehdit edilmemiş. | Open Subtitles | انها تبتسم لذا لنفترض انها لم يتم تهديدها |
Onu takip eden biri var mıydı? Belki de onu tehdit eden? | Open Subtitles | هل تمت ملاحقتها أو تهديدها كما تتذكرين ؟ |
Ben onu tehdit ederken. | Open Subtitles | ،يمكنني تهديدها ،يمكنك أن تقول لي اتركها |
Kızlardan biri tehdit edildiği için sığınma evinden taşınmış. | Open Subtitles | إحدى الفتيات التي انتقلت خارج الملجأ تم تهديدها. |
Birkaç hafta sonra, kadın hikayeyi halka açıklamakla tehdit etmiş. | Open Subtitles | بعد عدّة أسابيع، تمّ تهديدها للخروج للعامة بقصّتها. |
Bunun dışında kalmamın imkânı yok. - Onun tehdit ettiği kişi benim. | Open Subtitles | ليس هناك طريقة تبعدني عن هذا، أنا من تم تهديدها. |
Ama onu tehdit ettikleri için vazgeçmiş ve Bum Jo'nun annesinin emri altına girmiş. | Open Subtitles | لكنها تخلت عن نواياها بعد ان تم تهديدها بانهائها ووقعت تحت رحمه والده بوم جو |
İnsanlar evlerini ve yaşadıkları yeri tehdit altında hissettiklerinde, şiddet uzak değildir. | Open Subtitles | وعندما شعر الناس أن بيوتهم وسُبل رزقهم يتم تهديدها لم يكُن العنف خياراً مُستبعداً بالنسبة لهم |
Çok üzerine gitmeliyiz. Yılın annesi ödülünü elinden almakla tehdit edebilirim. | Open Subtitles | علينا الضغط عليها بشدّة، قد أضطرّ إلى تهديدها بأخذ جائزة "أفضل أمّ للعام" منها |
Onun tehdit seviyesini ölçüyordum. | Open Subtitles | كنتُ أقيم مستوى تهديدها |
Bana teklif edebileceğiniz tek şey, hayatım. Ancak onu da tehdit edemiyorsunuz. | Open Subtitles | كل ما يكنك عرضه علي هو حياتي (ما لايمكنك فعله هو تهديدها (حياتي |
Patty'ye gidiyor, para için tehdit ediyor, bir şey alamıyor ve kafayı sıyırıyor. | Open Subtitles | أعني، إنه ذهب إلى (باتي) وحاول تهديدها بالحصول على المال، وكالمعتاد لم يحصل على أيّ شيء، وجن جنونه. |
Bayan Fern günün erken saatlerinde sizi sınıfta bıraktığı için tehdit edilmiş ve siz de "yaptıklarının cezasını çekmeli" diye klişe bir ifade vermişsiniz. | Open Subtitles | السيدة (فارن) فشل تهديدها في وقت سابق من ذلك اليوم وأنت رَددتَ (الكره في شكل مبتذل جدا (أنها إذا فعلت ذلك ) وقالت (أنها تريد أن تعتذر لذلك؟ |
Ben onu tehdit etmeyecektim. | Open Subtitles | -لم أنوِ تهديدها |
tehdit ediliyor. | Open Subtitles | لقد تم تهديدها |