Sizi kontrol etmelerine izin vermeyin onları tehdit de etmeyin. | Open Subtitles | لا يجب أن تتركوهم يتحكمون بكم و لا يمكنكم تهديدهم |
Kendilerini layık görme hisleri güçlüdür, ama kendilerini kolayca tehdit altında hissedebilirler veya yetersiz görebilirler. | TED | لديهم حس عالٍ من الاستحقاق، لكن يسهل تهديدهم و إهانتهم. |
Ve Tokyo limanı açıklarında durmakta olan şu siyah gemiler tarafından son bir yıldır tehdit ediliyorlardı. | TED | و قد تم تهديدهم بتلكم السفن السوداء هناك ، و التي كانت في مرفأ طوكيو العام الماضي. |
Sentox'u Amerikan topraklarında kullanarak tehdit sözlerini yerine getireceklerini farzetmeliyiz. | Open Subtitles | لابد أن نفترض أنهم سيمضون في تهديدهم باستخدام غاز سنتوكس على الأراضي الأمريكية هل أحرزت الوحدة تقدماً |
Sentox'u Amerikan topraklarında kullanarak tehdit sözlerini yerine getireceklerini farzetmeliyiz. | Open Subtitles | لابد أن نفترض أنهم سيمضون في تنفيذ تهديدهم بإطلاق غاز سنتوكس للأعصاب على الأراضي الأمريكية |
Tanıklara rüşvet vermiş yada onları tehdit etmiş olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه قد قام برشوة الشهود أو تهديدهم. |
Onları daha fazla tehdit edecek kapasitesi yoktu ve kendilerini zenginleştirme programına başlayacak güvende hissetiler. | Open Subtitles | ولم يعد لديها القدرة علي تهديدهم ومن ثم شعروا أنه وقت مناسب لإستئناف برنامج تخصيب اليورانيوم |
Bunun kalpleri kazanmak için olduğunu sanıyordum, tehdit etmek için değil. | Open Subtitles | ظننت أنه عليّ كسب محبتهم وليس تهديدهم بإراقة دمائهم |
Sınır dışı edilmekle tehdit edildiler; yine de iş anlaşmalarını bozdular ve emek sömürüsünü protesto etmek için New Orleans'tan Washington, D.C.,'ye yürüdüler. | TED | تم تهديدهم بالترحيل، و لكن اندفعوا خارج مجمع العمل و ساروا من نيوأورليانز إلى واشنطن العاصمة. لكي يحتجوا ضد استغلال العمالة. |
Adamları tehdit mi ettiler, rüşvet mi verdiler bilmiyorum ama sonucunda birden kendini Çehov oynayan çok ciddi dramatik bir radyo programında büyük bir rolde buldu. | Open Subtitles | لأجلها لا أعلم إن تمت رشوتهم، أو تهديدهم ولكن النتيجة كانت أن تجد نفسها... |
Onları tehdit etmek dışında her şeyi yaptık. | Open Subtitles | عَملنَا كُلّ شيءَ إلا تهديدهم. |
Onların bu suçlarını ortaya çıkarmakla tehdit etmen... | Open Subtitles | هل تعتقدين بالفعل أن تهديدهم بالتعري |
Ve eğer bu ekonomik karmaşadan kurtulmayı gerçekten istiyorsak, ve eğer 21. yüzyıldaki bu belirleyici işlerde gerçekten yüksek performans istiyorsak, çözüm yanlış şeyleri daha fazla yapmak değildir. İnsanları daha tatlı havuçlarla baştan çıkarmak, veya daha keskin bir çubukla tehdit etmek değildir. | TED | وإن كنا نريد حقاً الخروج من هذه الفوضى الاقتصادية، وإن كنا حقاً نريد أداء عالي في تلك المهمات المحورية للقرن الواحد والعشرين، الحل هو أن لا نقوم بالمزيد من الأشياء الخاطئة. كإغراء الناس بجزرة أكثر حلاوة، أو تهديدهم بعصى أغلظ. |
Bir baska arastirmada Amerikadaki ortaokul ve lise ogretmenlerinin yuzde 78'inin ogrencileri tarafindan haklarinin ihlal edildigine dair dava edilmekle tehdit edildiklerini ortaya cikardik. Ogretmenler ogrencilerini tehdit ediyormus. | TED | لقد تبين لنا ان 78% من مدرسي المدارس المتوسطة والثانوية قد تم تهديدهم من قبل طلابهم بالمقاضاة بسبب ادعائهم انهم انتهكوا حقوقهم الشخصية هذا ناهيكم عن الامر المعاكس .. تهديد المدرسين للطلاب |
Yani tehdit edildiklerini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | هل تظن أنه تم تهديدهم ؟ |
Bölgede başka tehdit edilen doktor yokmuş. | Open Subtitles | تم تهديدهم.. |
Onları tehdit etmesi. | Open Subtitles | ...تهديدهم |