Bu kategoride jürinin oy birliğiyle karar verdiğini... söylemekten memnuniyet duyuyorum. | Open Subtitles | وأنا فخور بقول هذا أمام هذا الحشد لجنة التحكيم توصلت إلى قرار جماعي بالإجماع |
Sonra da en iyi poponun kimde olduğuna karar verirdim. | Open Subtitles | ثم توصلت إلى حكم أن أغنية بوتي كانت الأفضل |
Hepsini toplayıp yanıtlayabileceğimiz diğer şeyi buldum. "Bunlar için kaç delikli kart gerekiyor?" | TED | بعد أن جمعت كل هذا، توصلت إلى حل للسؤال الذي نريد الإجابة عليه والذي كان، كم بطاقة مثقبة ستتحمل كل هذه البيانات؟ |
Ben çok düşündüm ve bu fikri buldum. | Open Subtitles | لأني توصلت إلى هذا القرار بعد التفكير بجدية في الأمر |
Ortak karara varan grupları varamayanlardan varamayan gruplardan ayıran neydi? | TED | ما الذي ميّز المجموعات التي توصلت إلى توافق في الآراء عن التي لم تصل إلى توافق؟ |
Ve sonunda cereyanı önlemek için işe koyuldum, pencere ve kapılara izolasyon malzemesi ekledim rüzgarı önlemek için. | TED | وكنت قد توصلت إلى عمل بعض التغطية للمنزل، بعمل عوازل حول النوافذ والأبواب للحفاظ على الجو والهواء البارد. |
Bir şirket yönetecek yeterli deneyimi olmadığına karar verdim. | Open Subtitles | و قد توصلت إلى أنه لا يزال يعاني من نقص في الخبرة على أساس إدارته للعمل |
Hayır. Evlilik danışmanlığıyla işimizin bittiğine karar verdim. | Open Subtitles | كلا، توصلت إلى قرار بأننا انتهينا من استشارة الزواج، بالفعل |
"Ancak" dedi kuyumcu, "duydunuz mu? hükûmetler ortak bir karar almışlar ve Tahiti'nin bir şansı olabilir." | TED | وأضاف الجواهرجي" ولكن هل سمعت، بأن الحكومات توصلت إلى قرار، و إن تاهيتي قد تكون لها فرصة." |
Birbirimizi bu çılgınlıktan korumanın tek yolunun Kate'le anlaşma yapmak olduğuna karar veriyorum. | Open Subtitles | ومن ثم توصلت إلى أن الطريقة الوحيدة لحمايتنا من هذا الجنون هي أن أقوم بمعاهدة بيني وبين "كيت بدون أسرار |
Bunun bir cinayet olduğuna karar verdim. | Open Subtitles | ... توصلت إلى أنها كانت جريمة قتل |
Orijinalini yapan baskıcıyı buldum ve size bir tane yaptırdım. | Open Subtitles | توصلت إلى عامل الطباعة الذي صنع النسخة الأصلية وطلبت طبع نسخة خاصة لك |
İki arabayı üç kişi paylaşmamız için bir sistem buldum. | Open Subtitles | أعتقد أنني توصلت إلى طريقة حتى يتمكن ثلاثتنا أن نتشارك سيارتين. |
Telafi edebilmek için bu gece neler yapabileceğini buldum. | Open Subtitles | حسنـًا لقد توصلت إلى ما يمكنك فعله لتعوضني هذه الليلة |
Şey, tam işlediğin suça uygun bir ceza buldum. | Open Subtitles | انا توصلت إلى عقاب يناسب جريمتك التي فعلتيها |
Tamam. buldum sanırım. Mahkumdan yana hiçbir şey bulamadık. | Open Subtitles | حسناً، أظن أنني توصلت إلى الحل وصلنا إلى طريق مسدود بالنسبة للسجينة. |
Küçük ortaklığımız hakkında düşünüyordum da sonunda bir karara vardım. | Open Subtitles | لقد كنت أفكر حول شراكتنا الصغيرة وقد توصلت إلى قرار أنا هي الشركة. |
Birkaç saat sonra mübaşir, jürinin karara vardığını söylemek için kapısını çaldı. | Open Subtitles | بعد عدة ساعات، مساعد المحكمة دقّ على بابه ليعلمـه بأن هيئة المحلفيـن قد توصلت إلى حكم. |
Aklınıza getirin. Ve şimdi üzerine kafa yorun deyin ki, “Bu karara nasıl vardım?” | TED | حاول تذكر ذلك. واعكس ذلك على القرار الذي اتخذته. وفكر : " كيف توصلت إلى ذلك القرار ؟ " |
Bunun anlamak için işe koyuldum ve sonunda bir insanın modelini yapabilmek için sadece şunlara ihtiyaç duyacağım yeni bir çözüm buldum: kişinin mevcut fotoğrafları ve videoları. | TED | لذا صممت على معرفة إن كان ذلك ممكناً وفي النهاية توصلت إلى حل جديد يمكنه بناء نموذج لشخص باستخدام ما يلي فحسب: صور وفيديوهات فعلية للشخص. |