Bu baskı, Piccadilly trafından çizilmiş olağanüstü bir canavarı gösteriyor. | Open Subtitles | هذه المطبوعة تُظهِر حيوان مخيف تم عرضه في شارع بيكاديللي |
İkisi de projenin muazzam ölçeğini ve potansiyelini gösteriyor, ama farklılığını da: Buradaki çok katlı heterojen yapıda, farklı varlıklar kendi kimliklerini kaybetmeden etkileşebiliyorlar. | TED | إنها تُظهِر كلًا من القياس الهائل والإمكانيات المشروع، ولكن أيضًا تُظِهر الفارق: هنا، إنها التعددية بين الهياكل المتباينة، حيث تتفاعل فيها الكيانات المختلفة بدون أن تفقِد هويتها الخاصة. |
Bu da ölmek üzere olan bir kedinin beynini gösteriyor. | Open Subtitles | وهذه تُظهِر دماغ القط قرب الموت. |
Birleşik Krallık müzik sektörü gösteriyor ki; yalnızca en üst klasmandaki sanatçıların yüzde biri toplam müzik endüstrisi içerisindeki tüm gelirin yüzde 77'sini alıyor. | TED | نظرة حديثة على سوق الموسيقى البريطاني تُظهِر أن نسبة 1% من الفنانين في المملكة المتحدة تُجني فعليًا 77% من إجمالي الأرباح في مجال صناعة الموسيقى. |
Bunda ne yanlış var ki? Çalışmalar bize gösteriyor ki | Open Subtitles | حسناً، تُظهِر الدراسات الآن |
Dedi ki, "Bu çalışmalar beslenmenin meme kanseri sürecini tersine çevirebileceğini kanıtlamaya çalıştığımı gösteriyor." | Open Subtitles | و لنرى ماذا تقترحين." قال: "هذه هي الدراسات التي تُظهِر... "ما أحاول أن أبَرْهِنه |