40 yıl sonra, 2007'de, California'da öldüğünde hala çözmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | عندما تُوفي في كاليفورنيا سنة 2007، قبل أربعين عاماً، كان ما يزال يُحاول. |
45 yaşında kalp krizinden öldüğünde şaşırmamıştım. | Open Subtitles | وعندما سمعت أنه تُوفي عن عمر يناهز 45 عاماً بأزمة قلبية، لم تنتابني الدهشة. |
Yargıç Ludwig'in iki hafta önce bir araba kazasında öldüğünü biliyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تعلمين أن القاضي لودويغ قد تُوفي في حادث سيارة قبل أسبوعين؟ |
Sana babanın öldüğünü söyledi, ama senin sayende-- suda yaptıkların sayesinde-- oldukça hayattayım. | Open Subtitles | لقد أخبركِ أن أبيكِ قد تُوفي لكن بفضل ما فعلتيه في المياه معي فأنا بخير صحة وعافية |
Amcasi vefat etti, ve ona kayda deger miktarda bir miras birakti. | Open Subtitles | لقد تُوفي عم من أعمامها وترك لها ميراث كبير |
Başkan Yardımcısı Sally Langston'ın kocası, kalp krizi sonucu bu sabah hayatını kaybetti. | Open Subtitles | زوج نائبة الرئيس سالي لانغستون تُوفي هذا الصباح بسبب نوبة قلبية |
Annem, Mai, babası öldüğünde 18 yaşındaydı -- çoktan görücü usulü ile evlenmiş ve iki kız çocuğu dünyaya getirmişti. | TED | أمي,"ماي" ,كان عمرها 18 عاماً عندما تُوفي جدي-- تم زفافها ولديها إبنتان صغيرتان |
Çıkışı, meteorik yükselişiyle birlikte şöhrete doğru hızlandı ancak 27 yaşında aşırı dozda uyuşturucudan öldüğünde hayatı ve işi trajik bir şekilde kısaydı. | TED | وتسارع إنتاجه جنبًا إلى جنب مع صعوده النيزكي نحو الشهرة، ولكن حياته ومسيرته الفنية انتهيتا بشكل مأساوي عندما تُوفي نتيجة جرعة مفرطة من العقاقير في عمر الـ27 عامًا. |
Oğlu Rudolf aniden öldüğünde, tam da iyileşmek üzereydi. | Open Subtitles | كان لتوه يتعافى من إنهياره، عندما تُوفي ابنه (رودولف)، فجأة، |
Ama o çocuk olmaktan çıkmıştı, Booth. öldüğünde 19 ya da 20 yaşındaydı. | Open Subtitles | (ولكنه لم يعد صبي، (بوث كان بـ 19 أو 20 من العمر عندما تُوفي |
Albay Sanders öldüğünde çiftliğini aldılar. | Open Subtitles | عندما تُوفي (الكولونيل) استولوا على مزرعته |
Sana babanın öldüğünü söyledi, ama senin sayende-- suda yaptıkların sayesinde-- oldukça hayattayım. | Open Subtitles | لقد أخبركِ أن أبيكِ قد تُوفي لكن بفضل ما فعلتيه في المياه معي فأنا بخير صحة وعافية |
Tam da bekleme odasındaki şirin küçük kıza babasının öldüğünü söylemek zorunda kalacağımı düşünmeye başlamıştım. | Open Subtitles | بدأت بالظن أنّي سأضطّر لإخبار الفتاة الصغيرة التي بغرفة الانتظار أن والدها تُوفي |
- Peki. Birisine babasının öldüğünü söylüyorsun. | Open Subtitles | أنت تخبر أحدهم بأن والده تُوفي |
İkisinin zamanı doldu. Biri vefat etti. | Open Subtitles | إثنان قضوْ مُدَتهم ، وآخر تُوفي |
Babam vefat ettiğinde bana çok iyi davranmıştı. | Open Subtitles | ـ أجل كانت لطيفة معي عندما تُوفي أبي |
Kıdemli mühendislerimden biri birkaç gece önce vefat etti. | Open Subtitles | أحد الميكانيكيين خاصتي تُوفي قبل ليلتين |
Bay Blake dün gece hayatını kaybetti. | Open Subtitles | تُوفي السيد " بليك " الليلة الماضية |
Majesteleri burada ölen Hükümdar Masauji'nin oğlu. | Open Subtitles | فخامته ليس إلا ابن السيد ماساجوتشي تايرا الذي تُوفي هنا. |