| Bir tanesi sabit kamera ile diğeri ise elde taşınan kamera ile. | TED | أحدهما من خلال كاميرا ثابتة و الآخر من خلال كاميرا محمولة باليد. |
| Döüştürücüleri karaya taşı, ve çok sağlam bir zemine inşa et. | TED | انقلوها إلى البر وعلى أرض ثابتة وابنوا الإصلاحيات. |
| Sadece çok iyi dost olmamız değil, sadece sürekli görüşüyor olmamız değil-- | Open Subtitles | أعني أننا لسنا فقط صديقين رائعين و لسنا فقط متصلان صلة ثابتة |
| Çok dik ve kaygan. tamir edilmeli. | Open Subtitles | أنها واسعة و غير ثابتة يجب ان يتم اصلاحها |
| Hep düzenli işlerde çalıştınız. Kredi bilgileriniz mükemmel. | Open Subtitles | ,لديك أعمالٌ ثابتة دوماً ..لديك تاريخٌ يتمتع بالسمعة الطيبة |
| Kemiklerin oynadığını elimle hissedebiliyordum. Bu yüzden hareketsiz kalmaları en iyisi. | Open Subtitles | أستطيع سماع العظام تتحرك لذا من الأفضل لقديمك أن تبقى ثابتة |
| Heykeller kapalı kutularda hava sıcaklıkları ve nem oranları sabit tutuluyor. | Open Subtitles | إنّ التمثالين محكما الإغلاق محفوظان في درجة من الحرارة والرطوبة ثابتة |
| sabit bir objeyi havada tutmanın işe yarar bir yöntemi yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك أي وسيلة جيدة لحلق في الهواء وجوه ثابتة. |
| - Kapıyı tutamıyorlar, çünkü hareket eden uzayda sabit bir nokta arıyorlar. | Open Subtitles | لا يمكنهم إبقاء الباب لأنهم يبحثون عن نقطة ثابتة في فضاء متحرك |
| Lucky'yi bodruma kilitleyin, kocanızı mutfaktaki en sağlam masaya götürün Bırakın postacı kapıyı iki kere çalsın | Open Subtitles | وتقفلي على الكلب في القبو وتأخذي زوجك إلى أكثر مائدة مطبخ ثابتة لديك ودعي ساعي البريد يقرع الجرس مرتين |
| sağlam deliller bulayım, çünkü şu anda elimizde sadece... | Open Subtitles | دعني أجد دلائل ثابتة لان كل ما لدينا الآن هو |
| Aslında, merdiveni sağlam tutmaya yarayan o lastiklerin de altındayım. | Open Subtitles | في الحقيقة، نوعا ما أسفل تلك الدعائم التي تبقي السلالم ثابتة |
| Sorumluluk sahibi, sürekli bir işi, iyi referansları olan biri. | Open Subtitles | شخص يتحمل المسؤولية ولديه وظيفة ثابتة وسيرة جيدة يبدو جيداً |
| Bu resim çok güzel olmanın yanı sıra statiktir de. Ve Dünya sürekli değişiyor. | TED | لكن رغم جمال هذه الصورة، إلا أنها ثابتة والأرض في تغير مستمر |
| Şu arabadaki ısıtmayı tamir ettirecek misin, ettirmeyecek misin? Gıcıklık yapmayı hiç bırakmıyorsun değil mi? | Open Subtitles | هل ستحصْلُ على حرارةٍ ثابتة في هذه السيارة أم لا ؟ |
| Annenin arabası tamir edilene kadar sende kalabilir. | Open Subtitles | يمكنك الاحتفاظ بها حتى يحصل ثابتة سيارة أمي الخاص بك. |
| - düzenli bir iş için bir grupta çalmam! | Open Subtitles | لأكون في فرقة، لأن يكون لي وظيفة ثابتة. تعرفين. |
| Eğer olaylar hareketsiz kalırsa, hikayeler ölür, çünkü hayat hiçbir zaman hareketsiz değildir. | TED | إن ظلت الأمور ثابتة، تموت القصص، لأن الحياة ليست أبدا ثابتة. |
| Eğer saygın bir uğraşta istikrarlı bir iş bulsaydınız kendinize... | Open Subtitles | لو كنت رتبت لنفسك وظيفة ثابتة في مكان محترم |
| Ama burada bu olmamış. Lastik izi düz ve yatay kalmış. | Open Subtitles | لكن ذلك لم يحدث هنا حيث بقيت علامات الإطارات ثابتة ومستقرة |
| düzgün olsun. | Open Subtitles | أريد درجة حررة ناقص إثنتان مئوية ثابتة في كافة مراحل تطور الجسم |
| Aaron, hem güvenli uçmak hem de stabil çekim yapmak için en iyisinin kameramanla ikili uçmak olduğuna karar verdi. | Open Subtitles | ءارون قرر أن أفضل وسيلة للحفاظ على الامان والحصول على لقطات ثابتة هو أن يطير جنبا إلى جنب مع مصور. |
| Onu hareket ettirmemeni istiyorum. Bunu benim için yapabilir misin? | Open Subtitles | أريدكَ انّ تبقيها ثابتة بمكانها، أيسعكَ فعل هذا من أجلي؟ |
| Acıdığını biliyorum ama Kıpırdamadan durmalısınız. | Open Subtitles | يا سيّدتي ، أعلم أنّ هذا يؤلم لكن إن لم تبقي ثابتة |
| Yakalamak istiyoruz ve yakalamak yerine statik anlar dizisinde bırakıldık. | TED | ونحن نريد أن نقبض ، و لكن غادرنا من دون ذلك نقبض سلسلة من اللحظات ثابتة. |
| "Sınav sonuçları 30 senedir tutarlı, ulusal ortalamanın altında, ama felaket seviyesinin üzerinde." | Open Subtitles | معدلات الطلاب ثابتة منذ 30 سنة، تحت المعدل العالي لكن فوق المستوى الكارثي |