Parisli bir arkadaşımla kalmak için, bir yıl önce geldim. | Open Subtitles | جئتُ إلى هنا منذُ عام للعيش مع صديقي، إنّه باريسي |
Bu akşam buraya geldim çünkü erkek arkadaşım olan domuza öfkeliydim. | Open Subtitles | لقد جئتُ إلى هنا الليلة لأنني كنت غاضبة من خنزير صديقي |
Biolojik annemi bulmaya geldim, ve beni burada benim rızam olmadan tutuyorsunuz. | Open Subtitles | لقد جئتُ لأعثر على أمى الحقيقية و لقد إحتجزتنى هُنا رُغماً عنى |
Bir zamanlar tanıdığım bir adama veda etmek için gelmiştim buraya. | Open Subtitles | لقد جئتُ من أجل توديع رجل .الذي قابلتُه مرة واحدة بحياتي |
Bilmiyorum, belki seni neşelendiririm ve yardımcı olurum diye geldim. | Open Subtitles | لا أعرف، جئتُ لأبهجك، وأرى إن كان بإمكاني تقديم المُساعدة. |
Konuşmamız gerekiyor. Bu yüzden geldim. | Open Subtitles | بل يجب أن نتحدث عن ذلك فهذا السبب الذى جئتُ من أجله |
Patron, aklıma gelmişken, ben dün gece geldim, ama sen yoktun. | Open Subtitles | بالمناسبة، يا رئيس، لقد جئتُ في اللية الماضية و انت لم تكن موجودً. |
Buraya Kurbağa denilen herifi yakalamaya geldim. | Open Subtitles | أسمع، جئتُ إلى هُنا كي أنال من هذا الداعر. |
Seni işten aramamdan hoşlanmadığını bildiğim için geldim. | Open Subtitles | جئتُ لأنني أعرف أنك لا تحبين أن اتصل على المكتب |
Akşamları gelemediğim için, şimdi geldim. | Open Subtitles | جئتُ الآن، بما أنني لا أستطيع أن آتي بأوقات المساء |
bu salgınla ilgisi olabileceğini söylemeye geldim. | Open Subtitles | لربّما ذلك له علاقة بالمرض الوبائي. لذا جئتُ لأخبارك، يا أمين الخزنة. |
Senin düşüncene göre... bu adamın tozlu b*ktan eşyalarını parçalamaya geldim. | Open Subtitles | في حالة إن كنت تظن إنني جئتُ إلى هُنا لسرقة هذه القذارة القديمة. |
Senin düşüncene göre... bu adamın tozlu b*ktan eşyalarını parçalamaya geldim. | Open Subtitles | في حالة إن كنت تظن إنني جئتُ إلى هُنا لسرقة هذه القذارة القديمة. |
Bu yüzden buraya geldim. Bu anahtarı sana vermeye. | Open Subtitles | هذا ما جئتُ إلى هنا من أجله لكى أعطيكِ المفتاح |
Dinle, Buraya Joe seni merak ettiği için geldim. | Open Subtitles | إسمعي، لقد جئتُ لأنّ جو كان قلِقاً عليكِ |
Davetiyeyi alır almaz koşarak buraya geldim. | Open Subtitles | جئتُ مسرعة حينما وصلتني الدعوة، كنتُ متحمسة للغاية |
Size ne karar alırsanız alın, doğru karar olacağını söylemeye geldim. | Open Subtitles | جئتُ لأخبرك مهما تتأخذ من قرار سيكون الإختيار الصحيح |
Numarayı almak için gelmiştim, böylece arayıp şahit olduğumu söyleyecektim. | Open Subtitles | جئتُ لأخذ الرقم يمكنني الإتصال بهم وأقول بأنني احد الشهود |
Sonra buraya geldiğim zaman sanki daha önce de buradaymışım gibiydi. | Open Subtitles | ولمّا جئتُ إلى هنا، كان الأمر كأنّي كنتُ هنا من قبل |
10 sene önce bu sahneye geldiğimde, buradaydık. | TED | عندما جئتُ إلى هنا قبل 10 سنوات. هذا هو ما كان عليه. |
- Deniz fenerinden geliyorum. Aynaya çevrildiğinde bir şekilde büyüdüğüm evin görüntüsünü yansıtan bir kadranda adımın kazılı olduğu yerden. | Open Subtitles | جئتُ للتو من منارة، حيث كان اسمي منقوشاً على الخشب، على مزولة تدير مرآةً |
Sorun değil. Onun için gelmedim. Sana yeni bir fırsat sunmak için buradayım. | Open Subtitles | لا بأس، ليس هذا سبب مجيئي إلى هنا، جئتُ لأعرض عليكَ فرصة جديدة |
Ona New York'a nasıl geldiğimi anlattım ve bu annenin ilgisini çekti. | Open Subtitles | اخبرته كيف جئتُ لنيو يورك هذا اثار اهتمام الام |
Kahvaltı için özel bir isteğiniz olup olmadığını sormak için uğradım. | Open Subtitles | جئتُ للإستفسار عما إذا كانت لديك رغبات خاصة للإفطار |
Hayır, ona kılıcını getirdim. Oğlu öldü. | Open Subtitles | كلا، بل جئتُ لأُسلّمه سيفه، فلقد مات ابنه |