Bu evde yok. Burası oldukça hoş bir ev, Frank. | Open Subtitles | لم نكن لنفعل هذا هنا هذا بيت جميلٌ جداُ. |
-Bu sihirbazlık ve mağara adamı gösterisini bu kadar ciddiye almanız çok hoş gerçekten. | Open Subtitles | أتــعــلــم مــاذا؟ أنا أظن بأنه جميلٌ جداً بأنكم يا أصحاب تأخذون فكرة الـمشعوذين\رجــال الكـهـوف |
Dolayısıyla geriye olabilecek çok güzel tek bir ihtimal kalıyor. | TED | اذا اعتقد ان الامر الثالث الذي قد يحدث هو شيءٌ جميلٌ جداً |
Bu çok tatlı ama sana hiçbir şey olmayacak. Ben buradayken olmaz. | Open Subtitles | هذا جميلٌ جدّاً لكنْ لن يصيبك شيء طالما أنا هنا |
Yeniden evde olmak harika bir duygu. | Open Subtitles | لا يمكنني وصف كم هو جميلٌ العودة إلى البيت |
- Çok büyük keyif aldım. Basketbolun, boyna dövme yaptırmaktan ve kulüpten dışarı ateş etmekten daha fazlası olduğu günlere dönmek güzeldi. | Open Subtitles | جميلٌ أن نعود للأيّام التي كانت كرة السلّة تعني أكثر من الوشوم، و إطلاق الرصاص في النادي. |
Aa! Roy, çok şeker bir hareket... Ama bütçemizi aşar. | Open Subtitles | أوه, يا روي, هذا جميلٌ للغاية, ولكن لا يمكننا تحمل تكلفة ذلك |
Baya güzelmiş. Güzel ve gözden uzak. | Open Subtitles | جميل جداً جميلٌ وتحكمي |
Çok hoş. | Open Subtitles | أفضل ليلة في حياتنا قضيناها معاً ذلك جميلٌ جداً |
Burası hoş ve sessiz, değil mi? | Open Subtitles | المكان هنا جميلٌ وهادئ، أليس كذلك؟ |
Hayır, Flash tişörtü bugün cuma olduğu için ama işlerin bu şekilde yolunda gitmesi çok hoş. | Open Subtitles | لا , قميص "فلاش" لأن اليوم الجمعة لكن جميلٌ أن تنجح الأمور |
Hayır, hayır, gerçekten. Bu yaptığın hoş bir şey. | Open Subtitles | كلاّ، كلاّ، شيءٌ جميلٌ ما قمتما به. |
Evet, çok güzel ama içinde rahat edebileceğini düşünmüyorum. | Open Subtitles | نعم ، إنه جميلٌ للغاية ولكن لا اعتقد أنك ستشعرين بالراحة به |
Önemli konuları çoğunuz önemsemiyorsunuz bu çok güzel. | Open Subtitles | ولكن تجاهل العديد منكم للأمور العملية جميلٌ |
Hatta çok tatlı göründüğün bir fotoğrafın bile var bende. | Open Subtitles | أتعلم، لديّ صورةٌ لك تبدو فيها جميلٌ جداً |
Erkek arkadaşının senin için bunu yapması çok tatlı. | Open Subtitles | إنّه لأمرٌ جميلٌ جداً، أن يقوم صديقكِ المقرّب بذلك من أجلكِ |
Gerçekten harika. Cinselliğini dışa vurmalısın. | Open Subtitles | ذلك جميلٌ جداً عليك أن تستكشف نشاطك الجنسي |
O gece çok güzeldi aslında. | Open Subtitles | كان ذلك جميلٌ جداً تلك الليلة. |
Giyince çok şeker oluyor. | Open Subtitles | إنه جميلٌ جداً حين أرتديه |
Evet, güzelmiş. | Open Subtitles | أجل، إنّه جميلٌ. |
Bebeğim çok tatlısın. | Open Subtitles | ..... صغيري أنت جميلٌ للغاية... |
Kaş çatmam, neredeyse gülümsemem kadar sevimli. | Open Subtitles | أنهُ تقريبًا جميلٌ مثلهُ مثلُ الإبتسامةِ. |
Çok güzelsin, biliyor musun? | Open Subtitles | أنت جميلٌ جداً، أتعرف ذلك |
Görünüşe göre orada kıracağım güzel bir cam tavan var. | Open Subtitles | يبدو أن هنالك سقفٌ جميلٌ مكونٌ من الزجاج بالأعلى هناك |
Evet, çok güzel olmuş. | Open Subtitles | نعم، جميلٌ جداً. |