Kalacak bir yer olmadığından bilgisayarımı orada bırakıp, uzaklaştım, birkaç ay sonra geri döndüğümde çocukların bilgisayar oyunu oynadığını gördüm. | TED | لم يكن هناك مكان لأستقر به، فوضعت جهاز الحاسوب ثم ذهبت و عدت بعد بضعة اشهر، وجدت الاطفال يلعبون الألعاب عليه |
Birbirini haklamaya çalışan bir avuç bilgisayar meraklısı. | Open Subtitles | إنه, مثل, مجموعة من مهووسي جهاز الحاسوب يحاولون هزيمة بعضهم البعض. |
bilgisayar içindeki karta böyle diyorlar. | Open Subtitles | هذا هو ما يسمون.. إنه اللوح في جهاز الحاسوب |
Bu bir bilgisayar simülasyonu. | TED | هذه محاكاة عن طريق جهاز الحاسوب. |
O benim sınıf arkadaşım değil, sadece arkadaşım. Beyninin bir bilgisayar gibi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | إنها في صفي بالمدرسة - إنها تقول أن عقلك يشبه جهاز الحاسوب - |
O benim sınıf arkadaşım değil, sadece arkadaşım. Beyninin bir bilgisayar gibi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | إنها في صفي بالمدرسة - إنها تقول أن عقلك يشبه جهاز الحاسوب - |
Birkaç yıl önce bir çalışmamızda, bir insanın rutin olarak kullandığı bilgisayar faresini ve avcunun içini %95'e varan doğruluk payıyla eşleştirebileceğinizi gösterdik. | TED | ولقد عرضنا في دراسة قبل سنوات قليلة يمكنك ان تطابق كف شخص ما الى فأرة جهاز الحاسوب التي يستخدمها عادة الى ما يقارب 95% من الدقة. |
bilgisayar onun adıyla Angie'nin numarasını eşleştirmiş. | Open Subtitles | ربط جهاز الحاسوب اسمها برقم هوية "آنجي" |