Olay mahalline vardığınızda, ifadenizde söylediğinize göre Memur Johnson silahını çıkarmış ve ateş ediyormuş. | Open Subtitles | عندما وَصلتَ على المشهد، طبقاً لبيانِكَ، الضابط جونسن كَانَ عِنْدَهُ له البندقية سَحبتْ وكَانتْ تَضْربُ. |
Sanırım Anthony Lopez ve Johnson'ın buluşma noktası burasıymış. | Open Subtitles | وأَعتقدُ بأنّه كَانَ أنتوني لوبيز الذي جونسن كَانَ يَجتمعُ هنا. |
Johnson beyaz olsaydı, işi bırakmamı söyler miydin? | Open Subtitles | تَكُونُ صادقاً ني إلى متحرر إذا جونسن كَانَ أبيضَ؟ |
Nick, lütfen Komiser Yardımcısı Johnson'ın ateş ettiği yerde durur musun? | Open Subtitles | نيك، تَذْهبُ جناحاً حيث العريف جونسن كَانَ يَضْربُ، رجاءً؟ |
Belki de Komiser Yardımcısı Johnson leziz bir hamburger yemek istemiştir. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا العريف جونسن كَانَ فقط يَبْحثُ عن a بيرجر جيد. |
Ama bu işi planlayarak yaptıysa, Johnson'ın orada olduğunu biliyordur ve ortağını da kendisine koltuk çıksın diye işin içine sokmuştur. | Open Subtitles | لكن إذا خطّطَه، عَرفَ جونسن كَانَ ther و شريكه الغير متعمّد يَعطيه مصداقيةَ. |
Johnson her neye ateş ediyorduysa, onu vurmuş. | Open Subtitles | مهما جونسن كَانَ يَضْربُ، ضَربَ. |
Finn, bir görevde olması gerektiği gibi davrandı ve Johnson da tehlikedeki bir çocuğa yardım etmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | أَخذَ الفنلندي عملاً أثناء الواجب، و جونسن كَانَ يُحاولُ مُسَاعَدَة a طفل في الخطرِ. |
Johnson bir 38'likle ateş ediyormuş. | Open Subtitles | حَسناً، جونسن كَانَ يَضْربُ a. |