Tabii ki, cankurtaran kulesinin altında yaşamayı dert etmezsen. | Open Subtitles | بالتأكيد، إن لم تمانع في العيش أسفل مخيم حارس إنقاذ |
Sabah kesinlikle herhangi bir cankurtaran kulesinin tepesinde bir şey yokmuş. | Open Subtitles | حسناً، هذا بالتأكيد لم يكن على قمة أي برج حارس إنقاذ هذا الصباح |
- Evet, büyükanne. Goa'da cankurtaranlık yapacağım. | Open Subtitles | أنا اعمل حارس إنقاذ في جوا وتلك مهنه جيده |
Ve Personel dosyalarına göre Güney sahilinde cankurtaranlık yapıyor. | Open Subtitles | ووفقًا لسجلات التوظيف، هي حارس إنقاذ في الشاطىء الجنوبي |
Yabancı değildi ki o, cankurtarandı. | Open Subtitles | لم يكن غريباً ، لقد كان حارس إنقاذ نعم |
Chris cankurtarandı. | Open Subtitles | وكان (كريس) حارس إنقاذ. |
Sameer bir cankurtaran, ve Rani bir moda tasarımcısı. | Open Subtitles | سمير حارس إنقاذ وراني مصممت أزياءِ |
Bu sabah Manhattan Plajı'ndaki cankurtaran kulesinde bir ceset daha bulundu. | Open Subtitles | مخبأة في برج حارس إنقاذ في شاطئ مانهاتن |
cankurtaran görevi. | Open Subtitles | واجب حارس إنقاذ |
Howard'ın yeğeni bir cankurtaran. | Open Subtitles | ابن أخت (هوارد) حارس إنقاذ. |
cankurtaran. | Open Subtitles | حارس إنقاذ |
Çoğunluğu yaşlı insanlardı ama yıllardır cankurtaranlık yapıyorum. | Open Subtitles | معظمهم من العجائز، لكنني أعمل حارس إنقاذ منذ سنوات لذا فقد... |
Gazete dağıttı, manavda çalıştı, yazları Jones Plajında cankurtaranlık yaptı. | Open Subtitles | توزيع الصحف، متجر للبقالة، في الصيف كان حارس إنقاذ بشاطئ (جونز). |