Konuyu açtım çünkü uçaktan indiğinde nasıl berbat durumda olduğunu hatırlıyorum. | Open Subtitles | قلته فقض لأني أتذكر عندما نزلت من تلك الطائرة كنتي في حالة مزرية |
Ona berbat durumda olduğumu söylemezsin, değil mi? | Open Subtitles | لا تخبريها أني في حالة مزرية. |
Yer döşemesi berbat durumda. | Open Subtitles | الأرضيّة في حالة مزرية |
Bunu yanlış anlama ama bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | لا تأخذي هذا الطريق الخاطيء ولكنكِ تبدين في حالة مزرية |
Kendin dışında, yolunu tıkayan hiçbir şey yok. bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | ليس هناك شئ في طريقك باستثناءك تبدو في حالة مزرية |
- Bilmiyorum. Çok kötü durumda olabilir. | Open Subtitles | لا أعرف ربما يكون في حالة مزرية |
Bak kötü durumda olduğunu biliyorum tamam mı? | Open Subtitles | أسمعي , أنا اعرف أنك في حالة مزرية |
Kadın harbiden berbat durumda, dostum. | Open Subtitles | إنها في حالة مزرية يا رجل |
Bunun üzerine, neredeyse her sabah işe geç geldin. bok gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | والأهم أنّك تتأخّر كل صباح وتبدو في حالة مزرية. |
Şey, bok gibi görünüyorsun ama bu giderek daha da sıradanlaşıyor. | Open Subtitles | تبدو في حالة مزرية لكنني بدأت أن أعتاد على ذلك |
- Böyle bok gibi olmayı seviyorum. | Open Subtitles | اننى احب ان اكون فى حالة مزرية. |
Tamam, bu kötü durumda. Hadi, elimi tut. Bulduk seni. | Open Subtitles | هذا الرجل في حالة مزرية هيا، امسك يدي. |
Hayır, o kötü durumda. | Open Subtitles | لا، إنه في حالة مزرية |
Her neyse. Jackie gerçekten çok kötü durumda. | Open Subtitles | على كل حال (جاكي) في حالة مزرية حقا |