Ve Amare Hassan bugün dini ittifak konusunda bir konuşma yapacak. | Open Subtitles | وقد تمت جدولة عمّار حسّان للتحدثِ في المؤتمر الديني في هذا اليوم |
Geniş kesimlerin beklentisi, Başkan Hassan'ın, ülkesindeki nükleer silah programını durdurduğunu açıklamasını bekliyor. | Open Subtitles | يشاع بأنه من المتوقع أن الرئيس (حسّان) سيعلن عن برنامج دولته لنزع الأسلحة |
Güvenlik protokollerini, BM şemalarını ve Hassan'ın seyahat programını indirmişler. | Open Subtitles | وقاموا بتحميل الترتيبات الأمينة مخططات مبنى الأمم وجدول سير (حسّان) |
Burada bulunma sebebiniz, Başkan Hassan suikast girişiminin parçası olmanız. Ne? | Open Subtitles | إنكِ هنا لأننا نعلم بأنكِ جزءٌ من مخطط اغتيال الرئيس (حسّان) |
Başkan Taylor ve Hasan kısa bir süre sonra ilk basın toplantılarını yapacaklar. | Open Subtitles | تم تحديد موعد القاء خطبة الرؤساء (تيلور) و(حسّان) في المؤتمر الصحفي خلال دقائق وسأذيع ذلك مباشرة |
Korkarım ki Hassan'a yaptığınız uyarı bir kulağından girip ötekinden çıkmış. | Open Subtitles | أخشى من أن تحذيراتكِ للرئيس (حسّان) قد تم تجاهلها، سيدتي الرئيسة |
- Onunla konuşacağım. Başkan Hassan, hayatına kast edenlerin üstüne gitmekten fazlasını yapıyor. | Open Subtitles | عمليات القمع التي يقوم بها الرئيس (حسّان) ليست مجرد رد على محاولة اغتياله |
Taylor ve Hassan bir saat kadar sonra ortak bir basın toplantısı düzenleyecek. | Open Subtitles | (تايلور) و(حسّان) سينضمان لعقد مؤتمراً صحفي لاحقاً من هذه الساعة |
Başkan Hassan, bu müzakerelere fazlasıyla önem verdiğini ve bunun ülkesi ve bütün Ortadoğu için tarihî bir başarı ve yeni bir başlangıç olduğunu açıkladı. | Open Subtitles | أعلن الرئيس (حسّان) بأنه يرى أن هذه المفاوضات نجاح تاريخي وبداية جديدة لدولته ولكامل منطقة الشرق الأوسط |
Başkan Taylor ve Hassan, Genel Sekreter tarafından takdim edildikten sonra ayrı ayrı demeç verecekler. | Open Subtitles | كلا الرئيسة (تايلور) و(حسّان) سيعقد تصريحاً بعد أن يتم تقديمهما من قبل المدعي العام |
Birleşmiş Milletler'de, Başkan Hassan'a. Şu an yola çıktı. | Open Subtitles | الرئيس (حسّان) في مبنى الولايات المتحدة سيتم تصفيته |
Başkan Hassan'a suikast düzenleneceğini söylersen, bu ilgisini çekecektir. | Open Subtitles | حسناً، أخبريه أنه بشأن مؤامرة لاغتيال الرئيس (حسّان) وانظري إن كان ذلك سيلفت انتباهه |
Başkan Hassan'a tehditle ilgili istihbaratı olduğunu iddia eden biri. | Open Subtitles | -من سأستلم؟ شخصاً يدعّي بأن لديه معلومة عن تهديد للرئيس (حسّان) |
Başkan Hassan denetlemelerdeki karşı önerimizi kabul etti. | Open Subtitles | قبل الرئيس (حسّان) عروضنا البديلة للتفتيش |
Ellerinde Hassan'a suikast düzenleneceği yönünde bilgisi olduğunu iddia eden bir adam varmış. | Open Subtitles | لديهم شخصاً يدعّي بأن لديه معلومة حول مخطط لاغتيال (حسّان) ما مدى حقيقة التهديد؟ |
Ama toplantı başlamadan önce Hassan'a tehditten bahsetmeliyiz. | Open Subtitles | لكننا نحتاج لاعداد مكالمة لإعلام (حسّان) عن التهديد بطريقة مثالية قبل أن يبدأ المؤتمر |
Sayın Başkan, size söylüyorum... Bunu Hassan'dan saklamak felaketle sonuçlanabilir. | Open Subtitles | سيدتي الرئيسة، إني أخبركِ إخفاء هذا عن (حسّان) قد يكون كارثي |
Birleşmiş Milletler'de, Başkan Hassan'a. Şu an yola çıktı. | Open Subtitles | سيتم اغتيال الرئيس (حسّان) في مبنى الولايات المتحدة |
Kardeşi giriş iznimi iptal ettirdi. Ama Hassan tekrar girmemi sağladı. | Open Subtitles | أبطل الأخ ترخيصي لكنني جعلت (حسّان) يعيده |
Eskiden birlikte çalıştığım bir muhbir bana Başkan Hassan'a suikast düzenleneceğini bildirdi. | Open Subtitles | سيد (هيستينجز)، إنني مع مخبر كنت أتعامل معه والذي يدّعي بأنه لديه معلومة عن محاولة اغتيال الرئيس (حسّان) |
İnan bana, bunu Başkan Hasan'dan sakladığım için senden bile daha fazla rahatsızım. | Open Subtitles | وصدقني، لا أحب إخفاء هذا عن الرئيس (حسّان) أكثر منك |