Fakat her bir imge, içinde yaratıcısının niyetine, izleyiciye ve sunulduğu ortama bağlı olarak birden fazla gerçek barındırır. | TED | ولكن هناك حقائق متعددة معلقة على كل صورة، اعتمادا على نية مبتكر ، المشاهد والسياق الذي يقدمه. |
eğer dünyada tek yaşamlı bir kültürde sadece bir kere yaşasaydınız ikili mantıkla sabit fikiri göreceksiniz tamamiyle gerçek, standartizasyon, mutlakiyet, tasarımda doğrusal modeller. | TED | اذا عشت لمرة واحدة، في ثقافات الحياة الواحدة ستجد هوس بالمنطق الثنائي حقائق مطلقة، معايرة مطلق، أنماط تصميم خطيه |
Bu filmdeki karakterler gerçektir ve olaylar tarihi gerçeklere dayanmaktadır. | Open Subtitles | شخصيات هذا الفيلم حقيقية وأحداثه مأخوذة عن حقائق تاريخية |
Bu adil değil. Hayatın gerçeklerini öğrenmeden yaşlı bir adam olacağım. | Open Subtitles | هذا ليس عدلا.سأصبح عجوزا قبل أن أتعلم حقائق الحياة. |
Yoksa bu birlikte yaşamamız gereken hayatın bir gerçeği mi? | TED | أو إنها احدى حقائق الحياة التي يجب أن نتعايش معها؟ |
...bazı ana gerçeklerle bunu yıkabiliriz. | TED | لكننا نبسط هذه الأرقام إلى حقائق أساسية |
Çoğunlukla garip davalar hakkında garip bilgiler kaydediyorsunuz. | Open Subtitles | تسجّل حقائق غريبة في الغالب على الحالات الغريبة. |
İmgesi hızla çoğalsa da, Kahlo'nun eserlerinin bütünü bizlere hayat, iş ve ikonun ardındaki kadının mirası hakkında basit gerçekler olmadığını hatırlatıyor. | TED | وعلى الرغم من انتشار صورتها، إلا أن أعمال كاهلو تذكرنا أنه لا توجد حقائق بسيطة عن حياة وعمل وإرث المرأة وراء الصورة. |
Yamamoto'nun susmaya devam etmesi de onları gerçek yapmıyor. | Open Subtitles | وصمت ياماموتو المستمر لم يحولها الى حقائق |
Bu da bu mesajların niyeti gösterdiğini ama gerçek olmadığını gösterir. | Open Subtitles | وهذ يجعلها رسائل تدل على نية القتل وليست حقائق |
Gazeteciler gerçek değil, görüş bildirir. | Open Subtitles | ذلك الصحفي يقول رأيه. لكنها ليست حقائق مسلمة. |
Eğlenceli olan tek gerçek birinin saklamaya çalıştığı gerçektir. | Open Subtitles | حقائق المرح الوحيدة هي التي يحاول الشخص إخفاءها |
İma ettiğim şey, Yüzbaşı, gerçeklere ihtiyacımız var, efsanelere değil. | Open Subtitles | ما اريد ان اوضحه , ايها الملازم , نحن نريد حقائق , وليس اساطير |
Benim korktuğum şeyler, bazı gerçeklere dayanıyor. | Open Subtitles | مخاوفك؟ حسن ، الأمور التي أخشى منها مبنية على حقائق كما تعرفين |
Haklı olduğunu söylemiyorum ama görevin gerçeklerini bilmeyi hak ediyorlar. | Open Subtitles | أنا لا أقول أنك محق و لكنهم يستحقون معرفة حقائق المهمة |
Peki, Afrika'nın gerçeği nedir? Daha doğrusu, Afrika'nın pek çok gerçekliğinden hangisine odaklanmayı seçiyoruz. | TED | إذًا ما هو واقع أفريقيا، أو بالأحرى، على أية حقيقة من حقائق أفريقيا يجب علينا أن نركز؟ |
İş arkadaşlarımız sesini duyuruyor, endüstriler iş yeri kültürünü yeniden gözden geçiriyor ve aileler ve arkadaşlar saklı tutulmuş gerçeklerle ilgili zor konuşmalar gerçekleştiriyorlar. | TED | زملاؤنا يتحدثون ويُفصحون وعدة صناعات تعيد النظر بثقافة مكان العمل، وعائلات وأصدقاء يخوضون نقاشات صعبة. عن حقائق راسخة. |
Ayrıca çok güzel bir web sitesi de yaptı. Aile geçmişlerimizi anlatan çok tatlı bilgiler var. | Open Subtitles | بالإضافة لأنه جهز موقع لزفافنا الجميل مع حقائق لطيفة عن تاريخ عائلاتنا |
Lolita'ya hayatın gerçeklerinden bahseden oldu mu acaba? - gerçekler mi? | Open Subtitles | نحن نتسائل, هل قام أحد بأرشاد لوليتا عن حقائق الحياة ؟ |
Belli başlı şeylerle başlayalım. Siz bana bakarsınız, adımı ve hakkımda belli başlı şeyler bilirsiniz ve yargılamalar yaparsınız. | TED | حسنًا، نبدأ بالصور النمطية، أنتم تنظورن إليَّ، تعرفون اسمي، تعرفون حقائق محددة عني، ويمكنكم إجراء أحكام محددة. |
Hakikaten kim olduğunla alakalı gerçekleri bulmak asla kolay değildir. | Open Subtitles | إكتشاف حقائق بشأن هويتك الحقيقية لا يُعد أمراً سهلاً مُطلقاً |
Bilimsel bir bilgi edinmek istediğinizde bir dizi tuhaf paranoyak komplo teorisiyle karşılaşmazsınız. | TED | يعني أنه عندما تريد معلومات حول حقائق معينة، لن تجد مجموعة من النظريات الغريبة والمثيرة للشك. |
Bu durum, ırk ve bununla bağlantılı öfkeyi tamamen bağlamından koparıyor ve bu da alternatif gerçeklerin yeşermesi için uygun zemin oluyor. | TED | هذ الشىء غير المبرر والغضب المرتبط بها، هو أرض خصبة للحصول على حقائق بديلة للنمو. |
Mulder, elinde tek bir kanıt olmadan ciddi sonuçlara varıyorsun. | Open Subtitles | مولدر، أنت تجعل حرج الفرضيات بدون أيّ حقائق. |
Geçmişteki bazı olaylar gerçeğe dayanır bazıları da yalana. | Open Subtitles | بعض التاريخ مبني على حقائق وبعضه الآخر على أكاذيب |
Bu iki ülke açısından oldukça az bilinen bir gerçektir. | TED | وهذه هي مجرد حقائق بسيطة متعارف عليها عن تلكم الدولتين. |
gerçeklerden mi bahsediyoruz yoksa bambu telgrafı mı bu? | Open Subtitles | هل نناقش حقائق قاسية أو برقية الخيزران ؟ |