aslında söyleme bile gerek yok, ama gerçekten ihtiyacı yok. | Open Subtitles | لا ينبغي حقيقةً أن أقولَ هذا، ولكنها ليست بحاجة لذلك. |
gerçekten yoğun diyaloglarla tüm etkilenen paydaşlar bir araya gelerek ilişkideki çatlağı onaracak bir yol bulmalıydılar. | TED | وماهيتهم هي حقيقةً حوارات مكثفة، حيث يتجمع أصحاب المصلحة سوياً لإيجاد طريقة لإصلاح الخرق في القانون. |
Böyle yaptığınızda, ilettiğiniz şey İngilizce bir cümle olmuyor. Ama ilettiğiniz şey gerçekten de bir anlam oluyor, İngilizce bir cümlenin anlamı. | TED | إذا حين تطبق هذه الفكرة، ما سيتضح ليس جملة باللغة الإنجليزية، ولكن ما سيتضح حقيقةً هو معنى، المطلوب من الجملة. |
gerçek özgür olmak istiyor ve bizde onu kurtarmak istiyoruz. | Open Subtitles | حقيقةً تريدُ أن تكونَ حرّة و نحنُ نريدُ أن نحرّرها. |
aslında, biz, onu buldum ama yapmak istersen onu kaybetmek değil, | Open Subtitles | حقيقةً ، نحن وجدناه لكن إذا كنا لا نريد أن نخسره |
Dostum, Cidden daha az okumalı ve daha çok ıkınmalısın. | Open Subtitles | يا صاح, حقيقةً, عليك أن تقرأ أقل و تدفع أقوى |
Fakat gerçekte, onun da benim için orada olacağını sayıyordum. | Open Subtitles | لكن حقيقةً ، كنت اعتمد عليه ان يكون هنا لأجلي |
Bir gün pazarda gerçekten nelerin gerçekleştiğini merak ettim ve iki tane kıyaslama ortaya çıktı. | TED | في لحظة ما سألت نفسي ما الذي يحدث حقيقةً في السوق، و بدأت مقارنتان اثنتان بالظهور. |
Bir, gerçekten de özgün değilsen özgün olduğunu söyleme. | TED | واحد، لا تقول أنك أصلي إلا إذا كنت حقيقةً أصلي. |
Dışarıda, gerçekten de "Evet, bu yeni." diyebileceğimiz hiçbir şey yok. | TED | وما من شيء هنالك مما يقال حقيقةً عنه: "انظر، هذا جديد". |
Korku gerçekten berbattır çünkü yaptığınız işe odaklanmadığınızı gösterir. | TED | الخوف حقيقةً مشكلة لانه يعني أنك غير مركّز فيما تفعله. |
Ve aslında, İmparatorluğun genişlemesini bir nevi uzun, yorucu, askerileştirilmiş bir alışveriş çılgınlığına benzetebilirsiniz, gerçekten. | TED | في الحقيقة, بإمكانكم القول بأن التوسع في الإمبراطورية كان نوعاً من متعة التسوق العسكري البعيد الهادئ , حقيقةً. |
Bir insandaki kilo alma gerçekten başka bir insana yayılıyor mu? | TED | هل زيادة الوزن عند شخص تنتشر حقيقةً لتصبح زيادة وزن لشخص آخر؟ |
Bazı kızların neden böyle bir işe kalkıştıklarını anlamıyorum, gerçekten anlamıyorum. | Open Subtitles | بعض أولئك الفتيات , أنا لا أعلم حقيقةً لمَ يختارون مثل هذا النوع من العمل .. أنا حقا لا أدري |
Bir noktada, cinayetlerime devam edebilmem için yarattığımız sahte hayatım gerçek oldu. | Open Subtitles | في مرحلةٍ ما، صارت الحياة الزائفة التي اختلقناها ستارًا لي لأقتل حقيقةً |
Sana bu işlerin gerçek dünyada nasıl yürüdüğünü anlatmak isterdim... | Open Subtitles | ورغم أنني أود أن أشرح لك كيف يسير العالم حقيقةً |
aslında her şey senin içinde var, bir şeylerin senin için doğru olup olmadığını hissetmene yarayacak tüm ekipmana sahipsin. | Open Subtitles | أنت حقيقةً تمتلك كل شي في داخلك، كل الوسائط الضروريّة لِتشعر إذا ما كان شيء ما مناسب لك أم لا. |
Tekrar dunyaya gelsem saglikci olurdum. Cidden hoslanmistim. | Open Subtitles | في حياة أخرى، لربّما ذهبتُ للرعاية الصحيّة، إني استمتعتُ بهذا حقيقةً |
Bu, hayal gücü eşiğinin neredeyse ötesindeydi. Ve oraya geldiğinde, gerçekte neleri yapabilecek olduğunu keşfetmenin şokunu yaşarsın. | TED | كاد يكون أبعد من الخيال. وحين تصل لذاك تُصدم لاكتشافك ما أنت قادرٌ عليه حقيقةً. |
Aslına bakarsan, alkole tövbe ettim diyebiliriz. | Open Subtitles | حقيقةً لقد اقسمت ان ابتعد عن الكحول قليلاً |
Ama birkaçı aslında sahiden DNA parçaları barındırıyor. Binlerce, Hatta milyonlarca yıl hayatta kalmış parçalar. | TED | ولكن القليل منهم حقيقةً يحوي على أجزاء من الحمض النووي الذي نجى لآلاف، بل حتى لملايين السنين. |
Açıkçası, Onun bu kadar kolay iyileşmesini beklemiyordum | Open Subtitles | حقيقةً, أنا لم أتوقع أن تُشفى بهذه السرعه |
Koca adamın tam olarak onu tam olarak nereye bıraktığından emin değilim. | Open Subtitles | أوتدري؟ لا أتيقّن حقيقةً أين ترك الرجل الكبير هذا |
Daha Doğrusu henüz olmadı. | Open Subtitles | حسنٌ, حقيقةً لم تحدث العلاقة بعد. |
Ve de işin aslı söylediğim için memnunum. | Open Subtitles | و أنا حقيقةً اشعر بتحسن لأنني قلتها لأنه يمكننا الآن أن نتخطى هذا الأمر |
Peki bu salvodan nasıl kurtuldun? Dürüst olmak gerekirse efendim, kurtulduğumdan pek emin değilim. | Open Subtitles | حسناً, بصراحة, سيدي، لم أتخلص منها حقيقةً. |