Durumu çözmeye geliyorum ama bir bakıyorum çözülmüş. | Open Subtitles | لقد سافرت إلى هنا لحل الموقف، لأجده قد تم حله بالفعل. |
Son dört yılda ise dava çözme oranı %100. | Open Subtitles | وخلال الأربع سنوات الماضية، معدل حله للجرائم كان تقريبًا مائة بالمائة |
Bir oyun kübünü çözmek imkansız değildir. | Open Subtitles | مكعب روبيك ليس من المستحيل حله. |
Görünüşe göre bu kapıcı olayını düşünmene gerek kalmadı, yani, sorun çözüldü. | Open Subtitles | حسنا, يبدو انك لن تقلق لكونك بواب مره اخري اذا هذا تم حله |
çözmeyi çok istedikleri bir gizem. | Open Subtitles | اللغز الذي كان من الواضح انهم متحمسين على حله. |
"İnsan, çözülemeyecek bir bilmece olsa bile nihayetinde belirlenebilir bir değeri oluyor. | Open Subtitles | بأن الرجل بمفرده لغز لا يمكن حله إجمالاً و سيصبح حقيقة رياضية |
Sadece vali Chung'la olan yanlış anlaşılma çözüme ulaşmış mı diye bakmaya gelmiştim. | Open Subtitles | أَنا فَقَطْ أتيت لأرى الوضع مع سوء الفهم مَع الحاكمِ هل تم حله |
Rüyamda smokin giyiyordum ve deri ayakkabılarımın üzerinde büyükbabamın yansımasını gördüm. | Open Subtitles | أنا ارتدي حله كنت أرى إنعكاسي في مواجهة نظرية أجدادي في حذائي |
Çözümsüz kalmasına dayanabildiğin bir bilmece olmadı hiç. | Open Subtitles | لم يكن هناك أي لُغز لا يمكن حله أمامك. |
Bak, mükemmel birisi değildim ama aramızda birlikte çözemeyeceğimiz bir sıkıntı yok. | Open Subtitles | انظري, انا لم اكن الزوج المثالي ولكنه لا يوجد خطب بنا لا نستطيع حله معاً |
Sanırım ne kadar akıllı olursa olsun bunun bilimle çözülemeyeceğini kabul edemiyor. | Open Subtitles | أعتقد أنه يجد صعوبة في قبول أن هذا لا يمكن حله بالعلم فقط مهما كان بارعا |
Yani size iyilik edersem sorunumu çözmeye teşebbüs edeceksin ki onu zaten sen yarattın. | Open Subtitles | و أرى ما الذي يمكنني حله ؟ إذن أنت تقول إذا قمت لك بمعروف سوف تحاول حل مشكلة |
En azından neyi çözmeye çalıştığımı söyleyin. | Open Subtitles | على الأقل أخبرني مالذي لم أحاول حله ؟ |
çözmeye çalıştığınız bu gizem o atmosferik elektrik üreten motordan çok çok daha büyük bir gizem. | Open Subtitles | السر الذى تحاولين حله كبير ... وانا اعنى انه اكبر من محرك يسير فى الغلاف الجوى الفارغ |
- Onun sorunları çözme şekliyle ne farkı var? | Open Subtitles | كيف يختلف هذا عن طريقة حله للمشاكل؟ |
[Kendiniz çözmek isterseniz videoyu şimdi durdurun!] 3 saniye 2 saniye 1 saniye! İmkansız bir durum gibi görünüyor ama akıl almaz bir şekilde, trolün tutsaklarını salması için bir şey söyleyebilirsiniz. | TED | [أوقفْ الفيديو الآن إذا كنتَ تريد معرفة الحل بنفسك] الحل في 3 الحل في 2 الحل في 1 هذا موقف صعب، ولكن يمكنك حله بطريقة مذهلة سوف تجبر الوحش على إطلاق سراح جميع سجنائه. |
Evet, buradaki durum çözüldü. Sende durumlar nasıl gidiyor? | Open Subtitles | .أجل، الوضع هنا تم حله كيف تسير الامور معك؟ |
Tamam, deminden beri kafamdan altından girip üstünden çıkıyorum ama çözmeyi beceremedim. | Open Subtitles | -حسنا ، كنت أقلب هذا في رأسي بسرعة و لا أستطيع حله |
Neden bunu yapayım? Hiçbir zaman çözülemeyecek bir bulmaca yaratmak için. | Open Subtitles | لتخلق لغزاً لا يمكنك حله أبداً |
Ve insanlar da bağlanarak çözüme ulaşmaya çalışıyorlar. | TED | والكثير من الناس يحاولون حله من خلال الارتباط. |
Cahilce bir mutluluk ve kiralık smokin. | Open Subtitles | جهل ممتع,لقد قام باستئجار حله رسميه |
Çözümsüz kalmasına dayanabildiğin bir bilmece olmadı hiç. | Open Subtitles | لم يكن هناك أي لُغز لا يمكن حله أمامك. |
İşler ne kadar kötüleşirse kötüleşsin, bizim çözemeyeceğimiz bir şey yok! | Open Subtitles | لا يوجد شيئ لا يمكننا حله مهما كان مقدار السوء الذي آلت إليه الأمور |
Varsayımının Taniyama'nın formülasyonu olmadan çözülemeyeceğini ben ortaya çıkardım. | Open Subtitles | أنا من استنتج أن تخمين بورمه لا يمكن حله بدون صيغة تينيايميبه |