Bir başka teşvik paketi hakkında konuşmanın ortasındayız. | TED | نحن في خضم الحديث عن مجموعة حوافز أخرى. |
Neden bahçe teşvik paketi olmasın? | TED | لم لا تتوفر مجموعة حوافز خاصة بالحدائق؟ |
Bazen çıkışıyoruz bazen de onları teşvik etmeyi kesiyoruz. | TED | وربما نوبخ، ولربما نمتنع من إعطاء حوافز. |
Diğer bir deyişle, bu sadece teşvikler için bazı şeyleri yapan insanlar yaratıyor. | TED | وهذا يعني .. ان الناس لن تقوم بالعمل الصحيح الا لو كانت هناك حوافز |
Benim yönetimimde, özel sektörlere kiralama ücretlerini yükseltmek için teşvikler verilecek. | Open Subtitles | تحت إدارتي، سيتلقى القطاع الخاص حوافز لرفع عدد الوظائف. |
Başkan'ın halkın menfaatine hareket etmek için güçlü seçim ve siyasi teşvikleri var. | Open Subtitles | الرئيس لديه حوافز انتخابية وسياسية قوية تجعله يتصرف فيم و في صالح الشعب |
Sürekli fikirlerimizi yayınlamaktansa, insanları konuşmaya daha fazla dahil olmaları için teşvik edemez, okudukları | TED | هل يمكننا تقديم حوافز أكثر للناس لإشراكهم في الحوارات، بدلا من نشر الآراء طوال الوقت؟ |
Yani yalan söyleyerek aldıkları bir dolar, dürüst davranmaları için herhangi bir teşvik devreye sokmadığınız takdirde onlar için sadece 75 sent değerindedir. | TED | وهذا يعني أن تتلقى دولار عندما تكذب تكون قيمته لهم فقط 75 سنتا دون أي حوافز يضعونها ليتصرفوا بأمانة. |
Diğer şeylerle birlikte, mısır üretiminde önemli bir artışı teşvik ediyordu. | Open Subtitles | من بين عديد الأشياء، تضمّن على حوافز التي شجعت على زيادة ضخمة بإنتاج الذرة. |
Bu yüzden seni teşvik edecek birkaç şey hazırladık. | Open Subtitles | لهذا السبب نحن مستعدون لنقدم حوافز غيرها |
Ama bunu yapmaya onları teşvik edici bir şeyleri yok. | TED | ولكن لا يوجد حوافز للقيام بذلك |
Bu bir teşvik problemi, sadece teşvik. | TED | ولكن هذه مشكلة حوافز فقط، حوافز فقط. |
Keşfini ödüllendirmek için 13.000 dolardan fazla para topladılar ve hackerların doğru şeyi yapmaları için nasıl teşvik edilebileceklerine dair teknoloji endüstrisinde çok önemli bir tartışma başlattılar. | TED | وقاموا بجمع أكثر من 13.000 دولار لمكافأته على هذا الاكتشاف، وأثاروا نقاشا مهم بقطاع صناعة التكنولوجيا حول عن كيفية خلق حوافز للمخترقين ليقوموا بالصواب. |
Hisse teşvik hakları olan bir grup insanı alıp genç şirketlerin içine yerleştirirseniz, daha önce görülmemiş bir insan gücüne sahip olursunuz. | TED | لو قمت بجمع بعض الناس و منحتهم حوافز عادلة وقمت بتنظيمهم في شركة ناشئة، ستطلق طاقات بشرية كامنة بشكل لم يكن ممكن أبداً من قبل |
Kapsamlı bir ilaç patentsiz kaldığında ve artık piyasada bulunmadığında, ilaç firmalarını bu ilaçları geliştirmeye teşvik edecek bir prim yok, çünkü para kazanmıyorlar. | TED | لا توجد حوافز في المكان طالما الأدوية عامة وخارج براءات الاختراع ولم تعد حكراً على تشجيع شركات الأدوية، ليطوروها لأنها لا تصنع المال. |
İsteyerek bizimle birleşenlere cazip teşvikler sunuyoruz. | Open Subtitles | .... يمكننا ان نقدم حوافز مغريه بالنسبه الى هاؤلاء الذين يأتون من تلقاء انفسهم |
Hillary'i bana getirmesi karşılığında bazı teşvikler önerdim. | Open Subtitles | عرضت حوافز مقابل اجتذاب" هيلاري". |
Öyle insanlar yaratıyor ki - teşvikleri insanları doğru şeyi yapmak için manipüle ettiğinizde - teşviklere bağımlı insanlar yaratıyor. | TED | لانه بهذه الطريقة التي تنص على وضع حوافز لدفع الناس للقيام بالامر الصحيح تجعل الناس مدمنين على هذه الحوافز |
Yepyeni bir salonları var. Çok iyi vergi teşvikleri olan istikrarlı bir gelir paketleri var. | Open Subtitles | لديهم نمو إقتصآدي متين مع حوافز ضريبيه كبيره |
Ama söz ettiğimiz kesintilerle üstünlük için bu teşvikleri almak ya da teknolojiyi yeni bir şekilde kullanmak için harekete geçmek çok daha zor olacak. | TED | لكن مع أنواع التخفيضات التي نتحدث عنها سيكون الأمر أصعب بكثير لتحصل على حوافز للأشخاص الكفؤين أو لتنتقل لإستخدام التكنلوجيا بطرق مستحدثة |