Yani, ah, bu onun küvette boğulup boğulmadığını söyleyemeyeceğiniz anlamına mı geliyor...? | Open Subtitles | إذاً لم تعرف ما إن غرقت هذه المرأة في حوض الاستحمام |
Elbiseni çıkar ve küvette suya bastır. | Open Subtitles | خذي فستانك و ضعيه لينقع في حوض الاستحمام. |
Bu örneğimizden alınmış bir deri tabakası, onu küvete yatırmadan almıştık. | Open Subtitles | هذه عينه من جلد موضوعنا قبل أن نغمره في حوض الاستحمام |
Bütün bildiğim sıcak küvet bana bir kral yaptı olmasıdır. | Open Subtitles | كل ما أعرفه هو أن حوض الاستحمام الساخن جعلني ملك. |
O yaşlı kadın gibi olup çıkacağım bir küvetin içinde. | Open Subtitles | سينتهي بي الحال مثل السيدة المسنّة هذه في حوض الاستحمام |
Vampir olmak çok garip. Aman Allah'ım, bu Küveti çok severim. | Open Subtitles | كون المرئ مصّاص دماء مريب جدًّا يا إلهي، أحبّ حوض الاستحمام |
Ben duştayken Banyoda iç çamaşırlarınla resmî geçit yapıyorsun. | Open Subtitles | أنت تتبخترين بملابسك الداخليّة وأنا عار داخل حوض الاستحمام |
küvette dalış rekoru kırmaya çalışıyor. | Open Subtitles | لقد حطم للتو الرقم القياسي في الغوص في حوض الاستحمام |
İyileşirken mucize eseri küvette boğulmaktan kurtuldu. | Open Subtitles | وفيما كان يتعافى غرق في حوض الاستحمام وانقذوه بمعجزة |
İlk hatırladıklarımdan biri de küvette bir sıçan olduğu. | Open Subtitles | ترجع إلى اتذكره، وكان هناك فئران في حوض الاستحمام. |
Kardeşim Richard küvette boğulduğunda iyice bakmıştım. | Open Subtitles | لقد نظرت جيداً الى اخي الصغير ريتشارد بعد غرقة في حوض الاستحمام |
Kalmamı iste. küvette uyurum. | Open Subtitles | اسألينى البقاء يمكننى النوم فى حوض الاستحمام |
Tamam, dinle, O'nu küvete koy buz ve oda kokuları kullan. | Open Subtitles | حسنا ، استمعي ، ضعيه في حوض الاستحمام احضري كمية من الثلج ومعطرات الجو |
- Belki elinde bununla küvete girmiştir. Sonra da... | Open Subtitles | ربما قالت انها كانت معها في حوض الاستحمام في نهاية المطاف |
Saç kurutma makinesini küvete atıp kendini kızarttığını söylediler. | Open Subtitles | الشرطة قالت أنها ألقت مجفف الشعر في حوض الاستحمام و قتلت نفسها |
Diyebilirim ki katil önce kanı süzdürmüş... sonra da muhtemelen bir küvet içinde cesedi yıkamış. | Open Subtitles | تم تم شفط الدماء من الجثة وغسلها ربما في حوض الاستحمام |
Dayım Emmett, İçki Yasağı'nda bir küvet dolusu kötü cin içmekten kör oldu. | Open Subtitles | ذهب عمي إميت أعمى شرب دفعة سيئة من الجن حوض الاستحمام في حظر. ماذا؟ |
Bunu küvetin içine atarsam tıpkı elektrikli sandalye gibi olur. | Open Subtitles | إذا رميت هذا في حوض الاستحمام, إنها ستعمل فقط مثل الكرسي الكهربائي. |
küvetin yanında elektrikli bir alet bulundurmak da doğru değil. | Open Subtitles | هل تتفقين معي؟ ولا أعتقد أنه من الذكاء أن تبقي الأدوات الكهربائية تعمل على مقربة من حوض الاستحمام |
Mohammed Küveti enkazın tepesine yerleştirip çocuklarına her sabah köpük banyosu yaptırmaya başlamış. | TED | وضع محمد حوض الاستحمام فوق أنقاض منزله و بدأ يجعل أولاده يتسحموا فيه كل صباح. |
Banyoda senin eski sütyenlerine bakıp birlikte gülmüştük. | Open Subtitles | انه يحتضنني في حوض الاستحمام وانا لابسة حمالة صدرك القديمة بعدها نضحك عليك بسخرية |
Hadi,bebeğim. Çık şu küvetten. Hadi. | Open Subtitles | هيا يا حبيبي اخرج من حوض الاستحمام هيا ماما سوف تجففك |
Kahvaltıya önü açık bokser donunla in, banyo küvetinde işe-- | Open Subtitles | مع الملابس الداخليه في وقت الافطار والتبول في حوض الاستحمام.. |
Evet. Şu anda duşta. Tanrı aşkına, ona bakıyorum. | Open Subtitles | نعم، إنها في حوض الاستحمام أنا أنظر لها الآن بالله عليك |
küvetimde ışıklar bile gördüm. | Open Subtitles | رأيت أيضا البقع في جميع أنحاء حوض الاستحمام بلدي. |
Bir dondurucu almamız lazım. Küvetteki ölü adamı yemem lazım. | Open Subtitles | علينا الذهاب لشراء ثلاجة لحم، يجب أن آكل رجل ميت في حوض الاستحمام |
Her ne kadar hoş bir gece olduysa da küvetindeki o ceset var ya yakında feci kokular yaymaya başlayacaktır. | Open Subtitles | لقد كانت ليلة ساحرة لكن الجثة في حوض الاستحمام سوف تبدأ قريبا في اصدار بعض الروائح الضارة جدا |