etraflarındaki buz dünyası eridiğinde bazı kutup hayvanları büyük zorluklarla karşılaşacak. | Open Subtitles | ستواجه بعض حيوانات القطب تحديات عظيمة عندما يتبدد العالم الجليدي حولهم |
etrafta neler olup bittiğinden haberleri yok | Open Subtitles | ذلك لأننى أرى كل يوم أنهم لا يلاحظون أبدا ما يدور حولهم |
Bu öylesine önemli ki, kendimizi anlamak için, etraftaki dünyayı anlamak için kullandığımız araçlar dahi bu durumun etrafında şekilleniyor. | TED | من المهم جدا أن تتشكل الأدوات التي نستخدمها لفهم أنفسنا, لفهم العالم حولهم, بهذا الموقف. |
Bunun birçok örneğine sahibiz: Kongo Pigmeleri, enstrümanlarını akord ederlerken ormanda etraflarında olan kuşların seslerini kullanırlar. | TED | ولدينا أمثلة كثيرة عن هذا: فأقوام البيجمي في الكونغو يضبطون آلاتهم وفقًا لأصوات طيور في الغابة من حولهم. |
Bazılarının o zincirleri kırmaya, onlara tenlerinin rengi veya onları saran inançlar tarafından dayatılanlarla kısıtlanmayı reddetmeye cesareti var. | TED | بعض الأشخاص لديه الشجاعة لكسر ذلك، وعدم قبول الحدود المفروضة عليهم بسبب لون بشرتهم أو بسبب اعتقادات من حولهم. |
Bunların hepsini yaptım, çünkü öğrencilerimin kendileri olarak en iyi olmaları için çevrelerindeki herkesin onları desteklediğini bilmelerini istedim. | TED | وقمتُ بعمل كل ذلك لأنني أردتُ من طلابي أن يعرفوا بأن الجميع من حولهم يدعمهم ليكونوا من أفضل الناس، |
Fakat hepsi çevrelerinde sinek gibi dolanıpduran dört yeşil küreyi tarif ettiler. | Open Subtitles | لكنهم جميعاً وَصفوا أربع كراتَ خضراءَ معلقه خارج الجاذبيه تَرْنُّ حولهم كالحشراتِ |
Birlikte kendi topraklarının kıyısında şehirlerine gidiyor ve etraflarındaki ormanın keyfini sürüyorlar. | Open Subtitles | سوياً، على حُدود أراضيهم يغسلون آثار المدينة .ويستمتعون بالغابة من حولهم .. |
Ve bu projeler, etraflarındaki dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için. | TED | وهذه المشاريع لجعل العالم من حولهم مكانا أفضل. |
En harikası da etraflarındaki elektronikleri anlamaya başlıyorlar, okulda bu olmuyor. | TED | أجمل شيء هو كيف بدؤوا في فهم الإلكترونيات حولهم كل يوم والذي لا يتعلمونه في المدارس. |
O zaman o etrafta koşuşturan seksi kızların olduğu İspanyol şovunu aç. | Open Subtitles | ضع التلفاز على العرض الاسباني مع تلك الفيتات الجميلات والمعاتيه الذين يركضون حولهم |
etrafta dolu silahlarla gezemeyiz. | Open Subtitles | لا يجب ان نتجول حولهم ونحن نحمل اسلحتنا الناريه |
etrafta dolu silahlarla gezemeyiz. | Open Subtitles | لا يجب ان نتجول حولهم ونحن نحمل اسلحتنا الناريه |
etrafında dolaşmalarını istemiyorum. Bunlar kötü niyetli çocuklar. | Open Subtitles | .لا أريدكي أن تكوني حولهم .أنهم فتيان ذو عقول قذرة |
Yoksa yüzeye çıkarlardı ve buz cesetlerin etrafında oluşurdu. | Open Subtitles | او صعدوا إلى السطح و تكون الثلج من حولهم |
etraflarında vücutlar şişiyor ve siyaha dönüyordu. | TED | حولهم كانت الجثث تنتفخ ويتحول لونها للأسود. |
Okuyucuları, gerçek zamanda etraflarında gerçekleşen olaylarla eşleştirebilir miydim? | TED | وهل يمكنني مطابقة ميول القراء مع المناسبات التي تقام حولهم في الواقع؟ |
Sadece kendi çevrelerindeki şeylerin doğru olduğunu sanan insanlarla dolu | Open Subtitles | الذين لا يعرفون أي شيء ما عدا الأشياء المتواجدة حولهم |
Yapılan yeni araştırmalara göre, komaya giren insanlar çevrelerinde yaşananın farkında oluyorlarmış. | Open Subtitles | هناك دراسات حدثية تُظهر، أن الأشخاص الواقعون في غيبوبة يدركون ما حولهم |
Bay Corleone, bütün piçler yalancıdır. Shakspeare bununla ilgili şiirler yazmış. | Open Subtitles | سيد كورليونى كل الاوغاد كاذبون لقد كتب شكسبير قصص حولهم |
Ben, kızların yaşamlarının başlangıcından itibaren etrafındaki insanlar tarafından sevildikleri ve büyütüldükleri zaman neleri başarabileceklerinin bir örneğiyim. | TED | أنا مثال على ماهية الشئ الممكن عندما البنات من بواكير حياتهن يحاطوا بالمحبة ويترعرعوا في عناية من هم حولهم. |
Bu demek oluyor ki, ortalıkta onlarla ilgili söylentiler dolaşırsa bunun sizden kaynaklandığını düşüneceğim. | Open Subtitles | ممّا يعني أنه اذا استمرت الإشاعات تدور حولهم سوف أفترض أنكم مصدرها |
Etraflarından dolaşmaya, onları yıkmaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | بإمكاننا محاولة الإلتفاف حولهم نمر من خلالهم |
Beni Onlar hakkında esasen şaşırtan onların sadece iyimser olmaları değil, tabiri caizse gözüme biraz endişeli gözükmeleriydi. | TED | وما أثار ذهولي حولهم كان أنهم لم يكونوا فقط متفائلين، ذهلني توترهم، لانعدام كلمة أفضل. |
büyüdüğüm yer Teksas, Waco'dan arkadaşlarımın olduğu yere -- bir kaçınızın daha önce orayı duyduğunu biliyorum. Beni ziyarete gelmişlerdi, etrafa bakıp şöyle demişlerdi, | TED | حيث كان يوجد اصدقائي من مدينة واكو في تكساس , حيث نشأت أعلم أن بعضكم سمع بذلك عندما أتو لزيارتي , تطلعوا حولهم |
Bu gözlükleri takıp etraflarına ilgi göstermeyen gerzeklerin videolarını izliyorum. | Open Subtitles | أنا أشاهد مقاطع فيديو لمغفلين مرتديا هذه النظارات .وغير مكترثين بالعالم من حولهم |