Kızlarımdan ikisi eşcinsel ve bana kilisede nasıl muamele gördüklerini anlattılar. | Open Subtitles | إثنتان من بناتى مِثليتان, وقالتا لى كيّف كانتا تُعامَلان داخل الكنيسة. |
Bu kilisede son defa konuşma yapıyorum. | Open Subtitles | هذه هي المرة الأخيرة التي سأتحدث فيها داخل الكنيسة |
Eğer düğün, bu basit doğa gösterişinde değil de Tanrı'nın huzurunda kilisede olsaydı, böyle olmazdı. | Open Subtitles | وما كان ليحدث لو الزفاف داخل الكنيسة بدلاً من هنا بين أحضان الطبيعة |
Artık kilisenin içinde bir Türk sesi yükseliyordu, ve İslam'ın ilk sözleri yankılanmaya paşlıyordu... | Open Subtitles | فى داخل الكنيسة تردد فى الأصداء صوت تركى يعلن باللغة العربية أول أعمدة الإسلام |
Ben hıristiyanım ve kilisenin içinde bana küfür ettiriyorsun, Norbit. | Open Subtitles | انا مسيحية , لقد لعنت داخل الكنيسة |
Seninle evlenmek istediğime Tanrı şahidimdir, ama geri döndüğüm gün yapacağım en son şey, kiliseye girmek olacak. | Open Subtitles | الله يعلم كم اريد ان نتزوج ولكن يوم عودتى اول شئ سأفعله هو الوقوف داخل الكنيسة |
Roma'ya döndüğümüzde pazar günü elimi tuttu ve birlikte kiliseden içeri girdik. | Open Subtitles | في يوم الاحد ذلك عندما عدنا الى روما أمسك بيدي و مشى معي الى داخل الكنيسة |
kilisede alevlerin yükselmesiyle ve içinde motorsiklette olan 2 tonluk bir kamyonun altında kalmasıyla ölmüş. | Open Subtitles | في داخل الكنيسة التي انهارت واحترقت كان هناك شاحنة بوزن طنين ومعها دراجة نارية |
kilisede ise gündelik işler her zamanki gibi devam ediyor ve beklentiler giderek şiddetleniyordu. | Open Subtitles | بينما داخل الكنيسة الروتين اليومي أستمر كالعادة والتوقعات أصبحت موضوعاً حساس |
Bir kadına el sallayıp gülümseyebilir onunla kilisede iki lafın belini kırabilir ve bunu kocasını öldürdüğümü bilerek yapardım. | Open Subtitles | بإمكاني ان ألوح لسيدة ما وأبتسم وأمضغ الطعام برفقتها داخل الكنيسة |
kilisede olmayı sevmiyorum işte. | Open Subtitles | أنا فقط لا أحب أن أكون داخل الكنيسة |
kilisede beni beklemen gerekiyor. | Open Subtitles | . يجب أن تكون داخل الكنيسة تنتظرني |
Peder, kilisede tek başına durmaz ki. | Open Subtitles | إنها لن تتحمل البقاء داخل الكنيسة |
Belki Tito kilisede onunla buluştu. | Open Subtitles | ربما قتلها تيتو في داخل الكنيسة |
kilisenin içinde bir sokak mı var? | Open Subtitles | شارع داخل الكنيسة ؟ |
- kilisenin içinde görmüştüm. | Open Subtitles | أجل, لقد شاهدتُ داخل الكنيسة - أجل - |
Vitoria yolunda San Giacomo adında küçük bir kasabadaki kilisenin içinde saklıyorlarmış. | Open Subtitles | أنها فى مدينة صغيرة تُدعي سان جياكومو... على طريق "فيتوريا". أنها مخبئة داخل الكنيسة. |
Bir kiliseye giriyorum ve tanıdığım herkes içerde oturuyor. | Open Subtitles | سأذهب إلى داخل الكنيسة أعرف أن الجميع سيكونون هناك |
Evander Holyfield'in bir kiliseye Red Lobster açacacağını duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت ان ايفاندر هوليفيلد سوف يوزع الكثير من الطعام داخل الكنيسة |
Roma'ya döndüğümüzde pazar günü elimi tuttu ve birlikte kiliseden içeri girdik. | Open Subtitles | في يوم الاحد ذلك عندما عدنا الى روما أمسك بيدي و مشى معي الى داخل الكنيسة |