Onu, dışarıda koyu renkli bir arabanın içinde biriyle konuşurken gördüm. | Open Subtitles | رأيتها واقفة في الخارج تتحدث لشح ما في سيارة داكنة اللون |
Birliğinizde senin gibiler açık tenli, Tre gibiler koyu tenli olarak mı ayrılıyordu? | Open Subtitles | وبرأيك، أكان الشباب في أخويتك ذوي بشرة فاتحة مثلك أم داكنة مثل تراي؟ |
30'larının başında, koyu tenli siyah saçlı, Avrupa aksanıyla konuşuyor. | Open Subtitles | في أوائل الثلاثينات، ببشرة داكنة شعر أسود، يتحدث بلهجة أوروبية |
Küçük, esmer, oldukça narin. | Open Subtitles | صغيرة الحجم ، داكنة الشعر وصحتها ضعيفة إلى حد ما |
Buradaki karanlık siyah şeyler normal akciğer. | TED | يوجد مناطق داكنة اللون و سوداء في الرئة الطبيعية |
Senin gibilerin peşine düşen koyu takım elbiseli, ürkütücü adamlar. | Open Subtitles | إنهم رجال مخيفون يرتدون بذلات داكنة يطاردون رجالاً من أمثالك. |
koyu tenli, uzun saçlı, korkunç görünümlü Yeri aksanı ile konuşan. | Open Subtitles | بشرة داكنة ,شعر طويل, ذو هيئة مخيفة, يتحدث بلهجة هندية ؟ |
Bu türün kabuğunu kestiklerinde, koyu kırmızı bir reçine buldular. Bu reçine giyim kuşam yapımında kullanılan kumaşların renklendirilmesi için çok iyi idi. | TED | عند قطع اللحاء من هذا النوع ستجد مادة صمغية حمراء داكنة جداً, هذه المادة ممتازة للطلاء ولصباغة الالبسة. |
Yaz mevsiminde, bu kraterlerin yanlarında koyu çizgiler belirmeye başladı. | TED | خلال الصيف، ظهرت خطوط داكنة أسفل جوانب هذه الحفر. |
Karton çerçeveli Güneş tutulması gözlüklerimizi taktik, koyu lensleri sayesinde Güneş'e güvenli bir şekilde bakabildik. | TED | وارتدينا نظّارات الكسوف ذات الإطارات الكرتونيّة وعدسات داكنة جداً أتاحت لنا إمكانية رؤية الشمس بأمان. |
koyu renkli alanları ayırıyor, ki bunlar videoda kırmızı olarak görünecek. | TED | تستخرج مناطق داكنة ، والتي سوف تظهر في شريط الفيديو باللون الاحمر. |
koyu pigmentli ten rengine sahip bazılarımız düşük UV bölgelerinde yaşıyor. | TED | بعضنا ممن لديهم بشرة داكنة اللون يعيشون في مناطق منخفضة الأشعة فوق البنفسجية. |
Bir grup adam görmediniz mi? 12 kadar. Atları koyu renkti. | Open Subtitles | هل رأيتم مجموعة من 12 فرداً يمتطون جيادا داكنة اللون |
Bu yüzden, düzgün koyu renk bir mayo giymeme izin verdi. | Open Subtitles | و حينها ،سمح لى أن أرتدى بدلة إستحمام داكنة و أكثر إحتراما |
koyu camlı gözlüklü ve maskeli. Çok tanınabilir değil. | Open Subtitles | نظارات داكنة و قناع لا يمكن التعرف عليه بسهولة |
"Binbaşı Kitchener'ın geceleyin ateş gibi büyük koyu gözleri olduğu doğru mu?" "Doğrudur." dedi. | Open Subtitles | هل حقا لدى الماجور كيتشنر عيون واسعة داكنة كالنار فى الليل |
siyah kıyafetler içinde, dört yüzlü bir adam gördüm. | Open Subtitles | لقد شاهدت رجلاً بملابس داكنة, لكن لديه 4 وجوه. |
Çevresi siyah, önü beyaz çikolata, küçük düğmelerle papyon da var. | Open Subtitles | بالطبع تفعل إنها شوكولا داكنة على الجوانب والشوكولا البيضاء من الأمام والأزرار وربطة عنق فراشة |
koyu gözlüklü esmer bir adam. | Open Subtitles | كان رجلاً أسمر البشرة، يضع نظارات داكنة. |
Benim içimde çikolata var. Derin, karanlık çikolata. | Open Subtitles | لدى الشيكولاتة لدى شيكولاتة داكنة وعميقة |