Evdeki kanıtlar ikinci derece. Bu ise kesin bir kanıt oldu. | Open Subtitles | الطب الشرعي في المنزل هذا المسدس دليلٌ قوي |
Sadece yeterli kanıt olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا، إنّما أقول ألّيس هناك دليلٌ ملموساً لوجوده. |
Yeni çöken tünelin enkazı, 2002'de öldürülen bir kurbana ait kanıtı açığa çıkardı. | Open Subtitles | تحت أنقاض حادثة إنهيار النفق الحديثة ظهر دليلٌ مُتّصل بضحيّة قُتلت عام 2002 |
Hiçbir kanıtı olmayan saçma ithamlardan başka bir şey değil. | Open Subtitles | تلك هيّ ادعاءات سخيفة ولا يوجد دليلٌ واحد عليها |
Telefonda bir delil var, masum olduğunu kanıtlayacak bir şey mi? | Open Subtitles | هناك دليلٌ على الهاتف ، صحيح شيءٌ من الممكن أن يُثبتَ برائتك ؟ |
Paylaşılan sandviçler yakın ilişkinin kanıtıdır, değil mi? | Open Subtitles | ساندويشـين مشتـركين دليلٌ على علاقــة غرامية، أليس كذلك؟ |
Hayır ve olay yerinde hiçbir fiziksel kanıt da yok. | Open Subtitles | كلاّ، ولايوجد دليلٌ ماديّ في مسرح الجريمة |
Ama şimdi ölümüne dair kanıt var elimizde ve sana dava açmak için de yeterli kanıtımız var. | Open Subtitles | لكن لدينا إثباتٌ الآن على موتها، و لدينا دليلٌ كافٍ لرفع قضيّةٍ ضدّكِ. |
Ama aynı zamanda birazdan söyleyeceğim şey için de canlı bir kanıt oldu bu durum. | Open Subtitles | .. ولكن .. حسناً، إنه أيضاً .. إنه أعتقد أنه دليلٌ حي |
Dün akşam arazide yasa dışı bir rodeo düzenlendiğine dair bir kanıt var. | Open Subtitles | لديّ دليلٌ على إقامة مسابقةِ رعاة . البقر على هذه الملكيّة البارحة |
Çünkü tam demek üzereydim ki yeni bir kanıt açığa çıktı. | Open Subtitles | لأني... كما كنت على وشك القول، دليلٌ جديد خرج إلى النور. |
Aslında, bir şey bulmuş olabilirim, kanıt olarak, kullanılan bir bilgisayar varmış. | Open Subtitles | في الحقيقة، ربما أكونُ قد وجدتُ شيئاً دليلٌ على أن حاسوب كان يستخدم هناك |
Ayrıca çiçeklerin ve yemek rezervasyonunun çıktılarını da aldım bu sayede hatırladığımın kanıtı olmuş oldu. | Open Subtitles | كما أنني أحضرتُ براهين على الحجز في المطعم و على الزهور ليكون معي دليلٌ على أنني تذكرت |
Kabalık veya saygısızlık etmek istemem ama başlamadan önce herhangi bir şekilde geleceği görmenin bilimsel hiçbir kanıtı olmadığını söylemek istiyorum. | Open Subtitles | لا أقصد أن أتصرف بفظاظة أو بوقاحة, ولكن قبل أن أبدء, أود بأن أخبرك لا يوجد أي دليلٌ علميٌ |
Ne yazık ki, bir anda başarısızlığımızın kanıtı olarak altı ağır silahlı asker ortaya çıktı. | Open Subtitles | للأسف ، دليلٌ على فشلنا قد ظهر على شكل ستّة جنود مسلّحين. |
Dr. Kadar'ın, onun Espheni tarafından kontrol edilmediğine dair kati bir kanıtı yoktu. | Open Subtitles | الدكتور كادار لم يكن لديه دليلٌ قاطع |
Söylemek istediğimiz, elimizde suistimale ait kanıtlar var. | Open Subtitles | القصد أنّه لدينا دليلٌ على سوء تصرّفٍ إجراميّ. |
Soğuk suya dalmanın bağışıklık sistemine iyi geldiğine dair kanıtlar var. | Open Subtitles | هناك دليلٌ على أن غطسةً في ماءٍ بارد تُعزز من جهاز المناعة، |
Bence bu kanıt yeterli delil sayılır, değil mi? | Open Subtitles | أرى بأنّ هذا دليلٌ دامغ، ما رأيك ؟ |
Auroralar manyetik alanlar arasındaki savaşın bir kanıtıdır. | Open Subtitles | الأضواء القطبية دليلٌ على المعركة بين المجالات المغناطيسية |
kanıtları illegal yollardan elde ettik. | Open Subtitles | أيّ أنّها دليلٌ استُحصلَ بطريقةٍ لا شرعيّة. |