Altın tepside kesin delil sunuyorum gibi geldi. | Open Subtitles | هل أنا أقوم الآن بإعطائكم دليل قاطع أم ماذا؟ |
Bunca zaman inkâr edip durdum ama bu kesin kanıt. | Open Subtitles | لقد كنت أنكر الأمر طوال الوقت، لكن هذا دليل قاطع. |
Diz boyu kanıt olmalı. | Open Subtitles | لابد أن هناك دليل قاطع |
Bir Denizci subayını elinde yeterli delil olmadan ağır bir suçla suçlamanın içerdiği olası sonuçları hakimin sana haber verdiğini kabul etmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تقر بأن ممثل النيابة العسكرية أعلمك بالعواقب المحتملة لاتهام ضابط بحري بجريمة كبرى دون دليل قاطع |
Mike, 4,5 milyar yıl önceki uzay taşlarında hayatın temel molekülleri bulunduğunun kesin kanıtını demlemeye çalışıyor. | Open Subtitles | يحاول مايك الى تدبير دليل قاطع أن الجزيئات الضرورية للحياة كانت موجودة في الصخور الفضائية منذ اربعة بليون سنة ونصف. |
Elimizde görüntü var. İnsanlara gösterebileceğimiz somut bir kanıt var. | Open Subtitles | لدينا فيديو،لدينا دليل قاطع لنريه للناس.. |
"Bakın, bu kronik hastalıkları şekere bağlayan hiçbir kesin delil yok. | Open Subtitles | انظروا, لا يوجد دليل قاطع يربط السكر لهذه الامراض المزمنة |
Elimizde kesin delil yok ama Lee Harris'in kocasını soğukkanlılıkla öldürdüğünü hiç kuşkusuz biliyordum. | Open Subtitles | حسنًا، لا نمتلك دليل قاطع ولكنني علمت بدون شك ان (لي هاريس) قتلت طليقها بدم بارد |
CCB mektubunu onu yolladığına dair elimizde kesin kanıt yok. | Open Subtitles | ليس لدينا دليل قاطع بأنه بعث رسائل التهديد |
kesin kanıt olmadan yayınlayamayız. | Open Subtitles | لا يمكننا طباعه هذا الا اذا كان لدينا دليل قاطع |
Diz boyu kanıt olmalı. | Open Subtitles | لابد أن هناك دليل قاطع |
yeterli delil olmadan kimseyi suçlayamazsın. | Open Subtitles | أنت لا تتهم الناس دون دليل قاطع |
Yüksek enerjili pozitif elektronlarla ilgili gözlemi galakside karanlık madde varlığınının ilk kesin kanıtını oluşturuyor. | Open Subtitles | إن نظرته فيما يتعلق بالبوزوترونات (عكس الإلكترونات) عالية الطاقة زوّدت أول دليل قاطع على وجود المادّة السوداء |
İnsanlara gösterebileceğimiz somut bir kanıt var. | Open Subtitles | لدينا دليل قاطع لتبين للناس |
Tabii insan feromonlarının varlığının kesin kanıtı olmaması ve paketlenmek için hazır olmamaları dışında. | Open Subtitles | عدا أنّه ليس هناك دليل قاطع يدل حتى على وجود الفيرومونات لدى الإنسان، ناهيك عن تعبئتها في قنينات. |
DNA'nın kanıtın, ateşli silahı olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | أظن أنّ الحمض النووي دليل قاطع |
24 saat içinde, Bradford Meade'in baban olup olmadığına dair kesin bir kanıtımız olacak. | Open Subtitles | خلال 24 ساعه سيكون لدينا دليل قاطع اذا كان برادفورد اباكي اووه |
Sağlam bir kanıtınız olmamasına rağmen itiraf etmiş. | Open Subtitles | لقد اعترف حتى رغم عدم وجود دليل قاطع ضده |
Sayın yargıç, kayıtlarda suçsuzluğunu kanıtlayan hiçbir şey yok. | Open Subtitles | حضرة القاضي لا يوجد دليل قاطع في التسجيل |
Yani senin deyiminle "somut delil" yok. | Open Subtitles | الذي يعني ليس هنالك دليل قاطع و هذا ما تريد قوله، صح؟ |
Fakat kesin delili olmayan bir varsayım bu. | Open Subtitles | ولكن هذه مجردُ فرضيةٍ بدون أيّ دليل قاطع. |
Sağlam nedenlerden dolayı, kesin bir kanıta asla erişemeyeceğimizi düşündük, ama bu kesin bir kanıt. | TED | لعدة أسباب معتبرة، لم نكن نتوقع أننا سنرى دليلا قاطعا عنها، وهذا دليل قاطع. |