İlk olarak yararlılığı ele alırsak, yaşlı insanlar faydalı hizmetler yapmaya devam ediyorlar. | TED | أولا، فيما يختص بالفائدة، يستمر المسنون في تأدية خدمات ذات نفع. |
Hayır, daha önce Rahibe Angelique'e de bahsettiğim gibi burada faydalı olabileceğini düşündüğüm bazı tıbbî kabiliyetlerim var. | Open Subtitles | لا,فكما أشرت للأخت أنجليك سابقاً لدي بعض المهارات الطبية وأظن بأنها ستكون ذات نفع هنا. |
Hayır, daha önce Rahibe Angelique'e de bahsettiğim gibi burada faydalı olabileceğini düşündüğüm bazı tıbbî kabiliyetlerim var. | Open Subtitles | لا,فكما أشرت للأخت أنجليك سابقاً لدي بعض المهارات الطبية وأظن بأنها ستكون ذات نفع هنا. |
Ama edindiğimiz bilgiler ikimizin de işine yarayabilir. | Open Subtitles | ولكن المعلومات التى حصلنا عليها قد تكون ذات نفع متبادل |
Bu şekilde davaların üstesinden gelebilecek işe yarayabilir diye verileri ellerinde tutacaklardı. | Open Subtitles | بهذه الطريقة تُمكّنهم من التوافق مع الدعاوي القضائيّة و الحفاظ على البيانات في حالة إذا كانت ذات نفع بوقتٍ ما |
Filin faydalı oldu galiba. | Open Subtitles | يبدو أن حركة الفيل كانت ذات نفع لك |
Sanırım düşündüğümden daha faydalı olacak. | Open Subtitles | أعتقد أنها ذات نفع أكثر مما ظننت. |
Ben Boston'ı pek bilmiyorum oysa sen burayı avucunun içi gibi biliyorsun bu da işimize yarayabilir. | Open Subtitles | أنا لا أعرف نواحي بوسطن وأنت بالتأكيد لديكِ مصادر عديدة والمعرفة المُسبقة لنواحي المنطقة أتعلمين، يُمكن أن تكوني ذات نفع |