Müziği paylaşıp, kopyalayıp, mixleyip, yakabiliriz, ama aslında Bunların hepsi yasa dışı. | TED | يمكننا التقاسم، التجهيز الحرق، لكن في الواقع فأن ذلك كله غير قانوني. |
Ama şunu içten söylüyorum ki artık Bunların hepsi geçmişte kaldı... | Open Subtitles | لكن يمكنني بصدق القول أن ذلك كله هو من الماضي الآن |
Hemen her şey arama kayıtlarıyla... telefon kulübelerindeki konuşmalarla uyuşuyor. | Open Subtitles | ذلك كله تمّ الحصول عليه بفضل أجهزة النداء والهواتف العمومية |
Bütün bunları bir gıda etiketinde bulmanız dileğiyle, başarılar! | TED | حظا طيبا في العثور على ذلك كله على طابع المكونات الغذائية. |
- Hepsi Barney'nin suçu. | Open Subtitles | ماذا فعلتم يا رفاق؟ لقد كان ذلك كله خطأ بارني |
büyük bir değişiklik ortaya çıkar. Ne zaman olacağını söyleyebileceğimi sanmıyorum çünkü Tamamen kısa vadede neler yaptığımıza bağlı. | TED | إذن أعتقد أنه لا يمكننا حتى القول متى سيكون ذلك، لأن ذلك كله يعتمد على ما لدينا على المدى القصير. |
Ama en kötüsü de kalplerinde bunca zehir olanlar herkesi kontrol edemedikleri için sefil halleriyle ruhumuzu öldürmeye çalışanlardır. | Open Subtitles | و الأسوأ من ذلك كله من حاولوا قتلنا و الذين لديهم من الحقد والغل ما لا يستطيعوا التحكم فيه |
Los Angeles'a Aidan 'dan, Büyük 'ten ve en çok da kendimden uzaklaşıp bir tatil yapmayı umarak gelmiştim. | Open Subtitles | أنا قد حان لLA لقضاء عطلة، أملا في الحصول على بعيدا عن الكبار، ايدين، والأهم من ذلك كله نفسي. |
hepsinden yoruldum ve bıktım, seninle ilgili her şeyden. | Open Subtitles | لقد تعبت وسئمت من ذلك كله من أي شيء له علاقة بكِ |
Bunların hepsi bir yana, Benim ilişkimi mahvediyorsun. | Open Subtitles | واعلى من ذلك كله دمرت علاقتي العاطفيه اعني, ماهو جديدك؟ |
Bunların hepsi duygu moleküllerinin (peptidlerin) etkisi altındadır. | Open Subtitles | يمكنك اعتبار ذلك كله يجري تحت تأثير عاطفة العضلات |
Evet, Bunların hepsi yakınlarda kutsal olmayan seramonilerin yapıldığını gösteriyor. | Open Subtitles | أجل , يبدو ذلك كله تشير إلى عمل طقس غير مقدس |
Polisler onu bulacak ve bulduklarında da her şey ortaya çıkacak. | Open Subtitles | ، وسوف تجدها الشرطة ، وعندما يفعلون ذلك سيخرج ذلك كله |
Bir kez olsun doğru yapmanı istiyorum, ve istediğim her şey açık. | Open Subtitles | المرة الأولى أريده ناحية اليمين وبعد ذلك كله لك |
Olan biten her şey ses mail merkezinde kaydedildi. | Open Subtitles | والذى حدث بعد ذلك كله مسجل فى مركز البريد الصوتى |
Bütün bunları Randy çözebilseydi ne kadar iyi olurdu. | Open Subtitles | كان يمكن أن يكون جميلا لو راندي تمكنت من ذلك كله الرقم. |
Bütün bunları söylemem gerekiyordu, umarım bir gün bunları doğru adama söylerim. | Open Subtitles | لقد احتجت ان اقول ذلك كله على أمل يوما ما سأقوله للرجل الصحيح |
Ve peynir satan arkadaşı? - Jesus... - Hepsi yalandı. | Open Subtitles | الذين يبيعون الجبن كان ذلك كله كذباً |
- Hepsi senin suçun. | Open Subtitles | ذلك كله غلطتك غلطتك |
Bu zaman dilimine ilk geldiğimde her şeyi Tamamen anlayacağımı sanmıştım. | Open Subtitles | اتعرفين، عندما اتيت الى هنا في الخط تلزمني للمرة الاولى أعتقد ات ذلك كله في متناولي |
Tamamen güzel ve garip bir rüyaydı. | Open Subtitles | لقد كان ذلك كله حلماً جميلاً وغريباً فحسب |
İnsan Jim Garrison'a baktıkça görüyor ki... insanların onurlarını lekelemiş, korku ve şüphe tohumları ekmiş ve en kötüsü... bu milletin acısını ve kuşkularını sömürmüştür. | Open Subtitles | الذين هم أكثر من يأمل فى جاريسون وأكثر من يجد أنه دمر سمعته , ونشر الخوف والشك , و الأسوأ من ذلك كله الحزن ... |
Çünkü müsait değildim, çünkü bu söylemenin bir yolunu bulamadım ve en çok da, bu konuda strese girmek istemedim. | Open Subtitles | لأني لم أجد طريقة لمصارحتها بالموضوع و الأهم من ذلك كله حيث لا أستطيع التعبير عن أهمية هذه النقطة |
hepsinden öte, bazılarında veba belirtileri var. | Open Subtitles | وعلى رأس ذلك كله ، كثير منهم عليهم أعراض وباء الطاعون. |