Bu konuda bir şey bildiğinden değil; ama o zamanlar benim için önemliydi. | Open Subtitles | ليس لأنه كان يعرف كل شيء بشأن ذلك ولكنه كان دافعاً بينما لم يكن لدي أي شيء |
Söylemekten nefret ediyorum ama o haklı... ilk kez! | Open Subtitles | أكره قول ذلك ولكنه محق لأول مرة |
Açıklayamıyorum ama o'ydu. | Open Subtitles | لا أستطيع تفسير ذلك ولكنه كان هو |
Kral Tushratta'da biliyor ama o barış şartlarını teklif etmeye can atıyor. | Open Subtitles | ويعلم الملك "توشراتا" ذلك ولكنه مستعد ليعرض شروط السلام |
Ona yapmamasını tavsiye ettim ama o ısrar etti. | Open Subtitles | نصحته عكس ذلك ولكنه أصر |
Bilmiyorum, ama o ölmedi. | Open Subtitles | لا أعلم ذلك ولكنه ليس ميت |
Biliyorum, ama o parayı bir nedenden ötürü bana verdi. | Open Subtitles | -اعلم ذلك ولكنه اعطاه لي لسبب |