Onların bitmeyen yolculukları onları galaksinin en uzak köşesindeki... küçük, mavi bir gezegene getirdi. | Open Subtitles | رحلتهم اللانهائية جلبتهم إلى عالم أزرق صغير في المجرة البعيدة |
Onların bitmeyen yolculukları onları galaksinin en uzak köşesindeki... küçük, mavi bir gezegene getirdi. | Open Subtitles | رحلتهم اللانهائية جلبتهم إلى عالم أزرق صغير في المجرة البعيدة |
Bu muhteşem yolculuk boyunca hayata başlamak için buradan daha iyi bir yer yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك مكان آخر في رحلتهم الملاحمية يمكن أن يحصل الثيتل الصغير فيه على بداية جيّدة في الحياة |
Gün içerisinde veya opera olmadığında insanlar buraya gelebiliyor ve manzaranın keyfini çıkarabiliyor ve parktan binaya doğru yolculuklarına devam edebiliyorlar. | TED | خلال اليوم أو عندما لا يكون هناك أوبرا، يأتي الناس إلى هنا ويستمتعون بالمناظر، ويكملون رحلتهم في الحديقة داخل المبنى. |
Onlara uygun bir müdahalede bulunabilmek için Yolculuklarının her adımında mültecileri takip edecek dört aşamalı bir psikososyal çalışma planı oluşturduk. | TED | لتزويدهم بإسعافات ملائمة، نتبع نهجًا من أربع خطوات، خطة حرب نفسية اجتماعية تواكب اللاجئين خلال كل خطوة من رحلتهم. |
Genç Dr. Granado'nun 30. doğum gününü tam zamanında kutlayabilmek için yolculuklarını beş ay gibi rekor bir zamanda tamamlamayı ümit ediyorlar. | Open Subtitles | يتمنّون إكمال رحلتهم في مدّة قياسية خمسة أشهر، في الوقت المناسب للاحتفال بعيد الميلاد الثلاثون للدّكتور الشاب جرانادوس |
Onların yolculuğu yeni başlıyor ama bu adanınki sona yaklaşıyor. | Open Subtitles | رحلتهم فقط تبدأ لكن رحلة هذه الجزيرة تقترب من نهايتها |
Bu, inanılmaz bir yolculuğun sonuna gelen canlılar için çok uygun bir zaman. | Open Subtitles | وأتى ذلك في الوقت المناسب لأولئك الذين على وشك نهاية رحلتهم المدهشة |
Çürümüş bitki ile beslenmesi, onun atalarının bu uzak sahillere olan uzun yolculuklarında hayatta kalmasını sağladı | Open Subtitles | غذاؤها من النباتات الفاسدة ربما أبقي أجدادها علي قيد الحياة طوال رحلتهم الطويلة إلي هذه الشواطئ البعيدة |
Uzun yolculuklarından sonra dinlenip, rahatlamaları gerekli. | Open Subtitles | بعد رحلتهم الطويلة، يحتاجون لنيل قسطٍ من الراحة. |
Buzlar eridikçe, açık denizdeki beslenme alanlarına yolculukları kısalır. | Open Subtitles | بينما يذوب الثلج، فإن رحلتهم لأماكن طعامهم في البحر المفتوح تصبح أقصر كلّ يوم |
En az yolculukları kadar büyülü bir sonu hak ediyorlar! | Open Subtitles | يستحقون نهايه سحريه مثلما كانت رحلتهم سحريه |
Hac yolculukları bitiminde, ...onlara, kederden ve ölümden arınmış bir diyar gösterecek. | Open Subtitles | يعتقدون أنه في نهاية رحلتهم... سوف يرشدهم إلى أرضٍ بلا عذاب أو موت |
Batı bölgesine olan iki haftalık yolculuk başladı | Open Subtitles | بدؤوا رحلتهم ذات الأسبوعين في المناطق الغربية |
Bu yolculuk onları okyanus boyunca 1,600 km güneye ve yaklaşan buzdan uzağa götürecek. | Open Subtitles | ستأخذهم رحلتهم 1600 كيلومتر صوب الجنوب إلى المحيط المفتوح وبعيداً عن متناول الجليد القادم |
Ambulansla, 6 saat süren bir yolculuk yaptılar. | Open Subtitles | قطعوا رحلتهم السادسة في سيارة الإسعاف |
Ve bir gün iç denizde kendi yolculuklarına çıkacaklar. | Open Subtitles | وفي يوم ما يبدءون رحلتهم على عاتقهم خلال البحر الداخلي |
Ama sürüler, o destansı yolculuklarına devam etmeden önce sadece birkaç ay kalırlar. | Open Subtitles | ،لكن تظلّ القطعان لبضعة أشهر فقط قبل الاستمرار في رحلتهم الملاحميّة |
Yolculuklarının altında yatan bir şey olduğunu biliyordu ama devam etmek için elinde sadece bir dürbün bir başka yangının daha olduğu bilgisi ve bir kağıtta yazılı iki kelime vardı. | Open Subtitles | ,كان يعلم أن هناك شئ فى رحلتهم ,كان كل ما يفكر به هو عدسة التجسس . معرفة أنه هناك حريق أخر فظيع بسبب ورقتان |
Yolculuklarının en tehlikeli kısmına doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | إنهم يدخلون أكثر المراحل خطراً في رحلتهم |
Kemikleri toplarlar böylece ölüler sonraki dünyaya yolculuklarını yapabilsinler. | Open Subtitles | يقومون بجمع العظام بحيث يستطيع الموتى إنجاز رحلتهم إلى العالم الأخر؟ |
Bu onları dönüştürdü. Şimdi göreceğiniz onların yolculuğu, dışarıya çıkıp sonra da dünyayı değiştirebilecekleri inancına mahkum oluşlarıdır. | TED | لقد تحولوا. ما سترونه هو رحلتهم, وثم اقتناعهم التام بأنهم سيخرجوا و يغيروا العالم. |
Neyse ki kamptaki avcılar tam zamanında geliyor ve ekibi yolculuğun son aşaması için kurtarıyor. | Open Subtitles | لحسن الحظ، جاء الصيادون من المخيم في اللحظة المناسبة لإنقاذ الطاقم من انقضاء أجل رحلتهم |
Akbabalar Kuzey Amerika'ya uzanan yolculuklarında onlara güç verecek bir yemeğin tadını çıkarıyor. | Open Subtitles | انها وجبة مستحسنة كثيرا عند النسور, واحدة من شأنها أن تساعد في تزويد رحلتهم بالوقود الى أمريكا الشمالية. |
Uzun yolculuklarından sonra dinlenip, rahatlamaya ihtiyaçları var. | Open Subtitles | بعد رحلتهم الطويلة، يحتاجون لنيل قسطٍ من الراحة. |