Fakat, hayatımın geri kalanında her gün bir bebek kurtarabilirdim. | Open Subtitles | ولكن يمكن أن أنقذ طفل رضيع كل يوم في حياتي |
Çıkış yeri bebek odası, tarihi de bebeğin 6. ayını doldurduğu gün. | Open Subtitles | ،مصدر الحريق سيكون غرفة طفل رضيع في ليلة إتمام الطفل 6 أشهر |
- Bu vakaların arasında bebek ile alakalı olan varmı? | Open Subtitles | هل يوجد واحدة منها هذه القضايا تتضمن طفل رضيع ؟ |
İster inanın ister inanmayın evde bir karım ve bebeğim var. | Open Subtitles | صدقو أو لا تصدقو لدي زوجة و طفل رضيع في المنزل. |
Ama söyledikleri gibi ağlayan bir bebeği efendine bir sebep olarak gösteremezsin. | Open Subtitles | لكن لا يمكنك العدل ما بين طفل رضيع وبين مولاكم، كما يقولون |
Ve bu sonuca varıyorsunuzi çok düz, bebek poposu gibi. | TED | ثم تحصل على هذه النتيجة جيد جداً, مثل مؤخرة طفل رضيع |
Büyük bir ailem var: Üç kardeş, bir bebek. | TED | عائلتي كبيرة: لي ثلاثة أخوة، أحدهم رضيع. |
Bu da mikrosefali denen hastalığı olan bir bebek, | TED | هذا رضيع بما يسمى صغر الرأس أو الصَعَل. |
Çünkü polis o parayla, namuslu vatandaştan, bebek arabası satın alıyor. | Open Subtitles | الشرطى يأخذه ويشترى عربة طفل رضيع من المواطن المحترم |
Midye kabuğu ile ceviz kabuğu arası, Oyuncak, aldatmaca, bebek başIığı gibi. | Open Subtitles | لماذا ، 'هذه القواقع والجوز أو قذيفة ، وبراعة ، لعبة ، وخدعة ، وطفل رضيع قبعة. |
Bir yandan bebek bakarken, öte yandan Pepper'ın çetesinin peşine düşemem! | Open Subtitles | لن استطيع قتال عصابة بيبر ومعي طفل رضيع اعتني به |
Bir sürüde sadece tek bebek vardı, bu onların gelecek için son umutları idi. | Open Subtitles | قطيع واحد كان عنده طفل رضيع وحيد أملهم الوحيد للمستقبل |
İster inanın ister inanmayın evde bir karım ve bebeğim var. | Open Subtitles | صدقو أو لا تصدقو لدي زوجة و طفل رضيع في المنزل. |
Sarhoş olmam bir sebep değil bunun gerçek olmaması için, bebeğim. | Open Subtitles | في حالة سكر ليس عذرا لكونه كان على حق، وطفل رضيع. |
Bildiğim, kafamın almadığı; bir rahibin korumasız bir bebeği başkasına vermesi. | Open Subtitles | ما لا أعرفه ولا أفهمه رجل متدين يتخلى عن طفل رضيع |
Kesit kalınlığı 20 mikron, yani bir bebeğin saç teli kalınlığında. | TED | وهذه بسماكة 20 ميكرون ، أي بسماكة شعرة طفلٍ رضيع. |
Niye ufak bir bebekken annemle çekilmiş bir resmim yok diye merak ederdim. | Open Subtitles | لقد تسائلتُ دوماً لما لم أرى صورة لي قط وأنا رضيع مع والدتي. |
Bu sefer değil! İçinde yalnızca bir çocuk varmış. küçük bir oğlan çocuğu. | Open Subtitles | ليس هذه المرة لم يكن هناك سوى طفل رضيع فائق الجمال |
Müşterim altı farklı anne adayından bir çocuk seçmek için ödeme yaptı. | Open Subtitles | و يدفع زبائني مقابل إختيار رضيع من ستة أمهات مختلفات و لهذا |
Sanırım kendine gerçek bir arkadaş buldun. Ne kadar da sevecen, değil mi? yavru bir kedicik gibi. | Open Subtitles | أعتقد أنك وجدت صديق حقيقى أليس هذا مؤثراً , مثل قطة طفل رضيع ؟ |
Ama o kadar çalışmana gerek yok tatlım. | Open Subtitles | لَكنَّك حقاً لَسْتَ بِحاجةٍ إلى لعَمَل بجدّ كبير، طفل رضيع. |
Geleceğini düşünmüyor. Bu bebekle ne yapabilir ki? | Open Subtitles | هذا ليس جيد فكر في مستقبلها هي ستكمل حياتها مع طفل رضيع |
Tek başına bir bebeğe göz kulak olmak çok zor olmalı. | Open Subtitles | إبقاء العين ساهرة على رضيع قد يكون صعباً جدّاً عليك وحدك |
Böylece Homer Wells geri döndü. Çok mutlu bir bebekti. | Open Subtitles | هكذا عاد هومر ويللس هو كان طفل رضيع سعيد لغاية |
"Jardi" Arapçada keçi yavrusu demekmiş. | Open Subtitles | .تشودي تعني ماعز رضيع بالعربية |
Kolum o tarafa kıvrılmıyor canım. | Open Subtitles | لا ذراعيالانحناء بهذه الطريقة ، وطفل رضيع. |
Kardeşinin bebeğini taşıyan genç bir kız var ve yardımına ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | هناك فتاة صغيرة تحمل رضيع أخيك و يمكنها بالتأكيد الإستفادة من مساعدتك |