Bambu çubukla siyah kıvrımlar aşağıya doğru iniyor, atış artığı yok,.. | Open Subtitles | عصاة الخيزران مثل إلتفاف أود بلا رواسب طلق ناري |
Dükkanın önünde tutuklandığında ellerinde atış artığı varmış. | Open Subtitles | كان هناك رواسب طلق ناري على يديك عندما أعتقلوك خارج المتجر |
Üzerinde çok yoğun silah atışı kalıntısı izleri var. | Open Subtitles | يوجد علي جثته كمية كبيرة إلي حد ما من رواسب الطلقات النارية |
Hayvansal yatıştırıcılara ait belirtiler var, ama hastalık veya kalıntı yok. | Open Subtitles | وتوجد آثار لمهدئات حيوانية لكن لا أمراض أو رواسب |
Öte yandan yeni fotoğraflar oyukta beyaz bir tortu gösteriyordu. | Open Subtitles | من ناحية أخرى أظهرت الصور الجديدة رواسب بيضاء في الأخدود |
Büyük ölüm tarlalarındaki kemik yatakları gibi görünüyordu. | Open Subtitles | ويبدو أنها رواسب عظمية لساحات قتل عملاقة |
Ellerimde atış artığı haltından bulamadıkların kendi adamlarınız söyledi. | Open Subtitles | رجالك قالوا بأنني لا أملك أي رواسب سلاح على يدي |
O zaman yerde atış artığı kalmıştır. | Open Subtitles | إذاً يجب أن يكون هناك رواسب طلق ناري على الأرض |
Bu adamın elinde atış artığı yok. Kurşun ya da silah bulduysan başka tabii. | Open Subtitles | لأن هذا الرجل لا يحمل رواسب طلق ناري على يديه |
Sürüsündeki herkesin atış artığı testi negatif çıktı. Ve şu çizgi film gemisine pazar gününden önce dönmek istiyorlar. | Open Subtitles | قطيعه كله بلا نتيجة رواسب إطلاق نار ويطلبون العودة إلى سفينة الخير المزعومة قبل الأحد |
Atış artığı arıyoruz. | Open Subtitles | نحن نتحقق من رواسب الطلق الناري |
Yukanın üzerinde kan kalıntısı buldum. Tam da saldırganın kaçış doğrultusunda. - Büyük ihtimalle kendisi yaralanmış. | Open Subtitles | رواسب دم على نبات اليكة في طريق فرار المعتدي، على الأرجح أنّه نفض نفسه |
Yani, diyorsun ki sr6 kalıntısı bu bıçağın üstündeydi ve bu da Anja'yı mı öldürdü? | Open Subtitles | إذاً تعتقدين أن رواسب هذا الجين جائت من سكينة حراثة وهذا ما قتلها ؟ |
Ellerinde barut kalıntısı ve belirgin bir öfkesi varmış. | Open Subtitles | كان هنالك رواسب طلق ناري على يديها وكما هو واضح |
Silahı bezle tut. Kurbanın ellerine de bak, kalıntı falan var mı. | Open Subtitles | احرص على مسح المسدّس، وافحص يديه بحثاً عن رواسب بارود |
Donanma Künyeli, ...çalınan bir cesetteki kimyasal kalıntı? | Open Subtitles | هؤلاء الرجال محترفون رواسب على جثة مسروقة بتوقيع بحرية ؟ |
Bakır taşı oksidinden bir kalıntı ki, Kingford Hotel'in yanındaki döküm fabrikasından geldi. | Open Subtitles | انها رواسب من اكسدة "ملاكايت" وهو من مصنع للصهر بالقرب من فندق"كينج فورد" |
Buradaki tortu katmanları yukarı doğru açılanmış. | Open Subtitles | هنا رواسب طبقيّة على تصبح على شكل قبب من وقت لآخر في الأعلى. |
Su buharlaşınca geride tuzlu bir tortu kalır. | Open Subtitles | عندما يتبخر الماء يترك رواسب ملحية |
Burada bu bölgede, sarı metal yatakları var. | Open Subtitles | وفي هذه المنطقة هنا ... تتشكّل رواسب معدن أصفر |
Bilgisayardan bu sesi tanımlamasını istedim, elde ettiğim bir magma yer değiştimesi idi. | Open Subtitles | و عندما سألت الحاسوب, لقد تعرف عليه صوت إزاحة رواسب الحمم البركانية |
-Ellerinde barut izi yok. Uzun namluluda alışılmadık bir şey değil. | Open Subtitles | لا رواسب طلقات على يديها هذا طبيعي مع فوهة طويلة |
Hidrojen sülfidin gölün altından gelmediğini kanıtlayan çökelti örnekleri olmalı. | Open Subtitles | من المؤكد أنها عينات رواسب تثبت أن ذلك كبريتيد الهيدروجين لم يكن مصدره قاع النهر. |
Çünkü gemi taşımacılığı çok dar bir paya sahip ve ucuz yakıt istiyorlar, bu yüzden de ambar yakıtı diye bir şey kullanıyorlar, ki o da, tanker sanayindeki birinin bana söylediğine göre, rafinerinin tortusu, ya da asfalttan bir önceki ürünmüş. | TED | و هذا لأن النقل البحري له إيرادات قليلة جداً، و هم يريدون وقوداً رخيصاً، لذا فإنهم يستخدمون شيئاً يدعى وقود السفن، و الذي وصفه لي أحد الأشخاص الذين يعملون في صناعة الناقلات بأنه رواسب التكرير، أو أعلى بدرجة واحدة من الإسفلت. |