| Şimdi, eğer bir gökada kümesi görüntüsü alır ve tüm yıldız ışığını bundan çıkartırsam, elimde bu büyük mavi leke kalır. | TED | حسنا، إن أخذت صورة لعنقود مجريّ، وقمت بحذف كلّ الضوء الصادر عن النّجوم، سيتبقّى أمامي نقطة زرقاء كبيرة. |
| Sabah kahvaltılarını ettikten sonra, kaldırımdan köşeye kadar yürüdüler ve büyük mavi bir otobüse bindiler. | Open Subtitles | بعد فطور جميل تمشوا في الطريق إلى الزاوية حيث ركبوا حافلة زرقاء كبيرة |
| Sırt çantam otobüsde kaldı... büyük mavi olan. | Open Subtitles | لقد تركت حقيبتي داخل الحافلة , حقيبة زرقاء كبيرة |
| Koca mavi bir devin ortamı bozmasını istemezsiniz. | Open Subtitles | أنت لست بحاجة إلى عروة زرقاء كبيرة تعيق الأعمال. |
| Annesi gibi büyük mavi gözleri var. | Open Subtitles | لديها عيون زرقاء كبيرة مثل والدتها. |
| Kahverengi saçlar, büyük mavi gözler. | Open Subtitles | شعر بني، عيون زرقاء كبيرة. |
| Görgü tanıklarına göre Andresen en son üç adamla mavi bir minibüse binerken görülmüş. | Open Subtitles | الشهود أفادوا بأنّ السيّدة أندرسون شوهدت لآخر مرّة تدخل سيّارة زرقاء كبيرة مع 3 رجال |
| Değinecek kocaman mavi bir noktam var aptal. | Open Subtitles | لدى نقطة زرقاء كبيرة و لطيفة هنا |
| Çünkü Odious'un şatosu kocaman, mavi bir kentle çevriliydi. | Open Subtitles | لأن قلعة (أوديوس) محاطة بمدينة زرقاء كبيرة |