Çünkü bir soru sorduğumuzda onun cevabını biliriz sorduğumuz anda cevabını düşünürüz. | Open Subtitles | لأنه عندما نطرح سؤالًا نعرف إجابته بالفعل نفكر في الإجابة كما ننتظرها |
Peki, Sana bir soru sormam lazım ve de bana doğruyu söylemen gerek. | Open Subtitles | لذا، أحتاج إلى أن أسألكِ سؤالًا و أحتاج منكِ أن تكوني صريحةً معي |
Bu size çok garip bir soru gibi gelebilir. | TED | قد يبدو هذا سؤالًا غريبًا جدًا بالنسبة لكم |
Öncelikle Sana bir soru soran kişiyi dikkatlice dinle. | TED | أولًا: استمع باهتمام إلى الشخص الذي يسألك سؤالًا. |
Şimdi, muhtemelen bugün onlara birkaç kez baktınız, fakat size onlarla ilgili bir soru soracağım. | TED | ألقيتم نظرةً إلى هواتفكم بضع مراتٍ اليوم سأطرح عليكم سؤالًا بشأنها |
Ama bir hafta, birkaç ay önce gerçekten Google ile ilgili bir soru aldım. | TED | لكن في مرة ما وقبل عدة أشهر، استلمت سؤالًا كان عن غوغل. |
Belki de varsayımlara ihtiyacımız vardı, başka bir tür soru sormaya, mesela havada kalma süresi. | TED | ربما نحتاج لافتراضات جديدة، أن نسأل سؤالًا من نوع آخر، عن المدة الزمنية علي سبيل المثال. |
Ve bu bir soru doğurdu: Dijital teknolojinin eylemler için işleri kolaylaştırmasına rağmen, neden aynı şekilde başarılı sonuçlar da kolay olmuyor? | TED | وهذا يطرح سؤالًا: كما تساعد التكنولوجيا على تسهيل الأمور للحركات، لما لم تصبح النتائج الإيجابية أكثر حدوثًا إذًا؟ |
Bu soruyu şimdilik bir kenara bırakıp başka bir soru sormak istiyorum. | TED | أود تنحية هذا السؤال جانبًا للحظة وأطرح عليكم سؤالًا آخر. |
Hayvanlara soracak başka bir soru buldum. | TED | لقد وجدت سؤالًا مختلفًا لطرحه على الحيوانات. |
Bir partide olduğunuzu ve birinin size cevabını bilmediğiniz bir soru sorduğunu düşünün. | TED | تخيل أنك في حفلة، ويسألك أحدهم سؤالًا لا تعرف إجابته. |
Sadece bir soru sormak yeterli: Ne amaçla? | TED | وهو في الحقيقة يطرح سؤالًا واحدًا: إلى أية نهاية؟ |
Sana politika hakkında bir soru soracağım, sadece bir. | TED | ولذا سوف أسألك سؤالًا واحدًا في السياسة، واحد فقط. |
isimlerini söyleyerek bir soru sorabilir ve onları tanıdıklarını gösterebilirler. | TED | ليتمكنوا من أن يسألونهم سؤالًا بالاسم كدلالة على معرفتهم. |
Nihayetinde küçük kızım tek bir net soru sordu: | TED | وأخيرًا، سألت ابنتي الصغرى سؤالًا واثقًا. |
Aynı zamanda, bazı öğretmenler bir öğrenci cevabını bilmedikleri bir konu açar veya soru sorarsa biraz gergin olabilir. | TED | قد يشعرُ بعض المعلمين أيضًا بنوع من التوتر من إثارة طالب موضوعًا ما أو طرحه سؤالًا وجهلهم بالإجابة. |
287. sınavdan Leorio. Ging denen adama bir sorum var. | Open Subtitles | أنا (يوريو) من الصفّ 287، أحمل سؤالًا لشخص اسمه (جين). |
Bugüne kadar bana sorulmuş en zor soruydu. | TED | وكان هذا أصعب سؤالًا وُجّه إليّ |
O zaman son bir kez sorayım, EPC'ye hasta mısın? | TED | لذا دعوني أطرح عليكم سؤالًا أخيرًا، أهل أنتم مع EPC؟ |