Çünkü sonra bir başka sebep daha olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لأنّي وجدت سببًا آخر لن أخبرك بأي شيء آخر ثانية |
Ama bu problemlerin devam etmesi ve çözümlerin bazen kendi sorunlarını yaratması gerçeği vazgeçmemiz veya teslim olmamız için bir sebep değil. | TED | لكن حقيقة أن هذه المشاكل مستمرة وأن الحلول في بعض الأحيان تُحدِث مشاكلها الخاصة ليس سببًا لأن نستسلم ونتنازل. |
Çabalarımızın sonuçlanmayacağını düşünmek için bir sebep değil. | TED | وهو ليس سببًا لنعتقد بعدم وجود عواقب لمجهوداتنا. |
Tüm bunlar, evrimin yalnızca küçük bir solak nüfusu yaratıp bunu binyıllar boyunca sürdürmesinin bir sebebi olduğunu gösteriyor. | TED | كل هذا يقتضي أن هناك سببًا أن التطور أنتج هذه النسبة الصغيرة من العسراء، وحافظ عليها لمدة آلاف السنين. |
Ne yapıyorsun? Bana, seni hapse atma nedeni vermekten başka? | Open Subtitles | ماذا أنت فاعل بحق الجحيم، بخلاف إعطائي سببًا وجيهًا لحبسك؟ |
Birkaç sebep olduğu halde, bugün bir sebep üzerinde konuşacağım: örtülü önyargı. | TED | على الرغم من وجود عدة أسباب لذلك، أود أن أناقش معكم اليوم سببًا واحدًا: وهو الانحياز الضمني. |
Ama eğer çok vahşi yaparsanız ve neden bu kadar vahşi olduğu konusunda hiçbir sebep vermezseniz, o zaman aşırı olabilir. | TED | ولكن إن تركتها جامحة جدًا، ولم تعط سببًا لهذا الجموح، فهذا قد يفسدها أحيانًا. |
Fakat bu başarısızlıkların hiçbiri pes etmeleri için bir sebep değildi. | TED | ولم يكن أي من تلك الإخفاقات سببًا في أن يستسلموا. |
Tabii ki, diğer nesiller de kendi kıyamet tehlikeleriyle yüzleştiler ancak şimdi oldukça gerçek olan bir tehdidi umursamamak için hiçbir sebep yok. | TED | وبالفعل، لقد واجهت أجيال أخرى مخاطر الفناء الخاصة بعصرهم لكن هذا ليس سببًا لنتجاهل التهديد الملم بنجاتنا الآن |
...onu tanıdığım altı yıl boyunca ne ben ondan bıktım, ne de o benden ve bu şekilde devam etmememiz için bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | في الستة أعوام التي عرفتها فيها, لم أملّ منها, ولا هي منّي، وأنا لا أرى سببًا يمنعنا من أن نواصل الأمر? |
Şu an seni öldürmemem için tek bir sebep ver. | Open Subtitles | أعطيني سببًا واحدًا يُثنيني عن قتلكِ في الحال. |
Canını yakmaman için iyi bir sebep söyle çünkü şu an boynunu kırmak istiyorum. | Open Subtitles | خير لكَ أن تقدّم لي سببًا وجيهًا لئلّا أؤذيكَ إذ أودّ أن أدقّ عنقكَ بشدّة |
Ayrıca görünüşüne rağmen bize umut etmek için sebep verenler de oldu. | Open Subtitles | ونعمنا بأناس برغم ما يبدون عليه فقد وهبونا سببًا للأمل. |
Belki günün birinde hak ettiğin unvanı almak için bir sebep bulursun. | Open Subtitles | لربما يومًا ما ستجد سببًا مقربًا للقلب لتقوم بدورك المستحق |
Neyse birini bulmamda zorluk çekmemin başka bir sebebi daha var. | Open Subtitles | هناك سببًا آخر في أننى أجد صعوبة في إيجاد أحدًا آخر. |
Kütüphane'de bir şeylerin yanlış gittiğini söylemediysen eminim bir sebebi vardır. | Open Subtitles | لو لم تخبرنا أن المكتبة مضطربة، أوقن أن لديك سببًا وجيهًا. |
bütün Efendiler'in Kâse'yi istemesinin bir sebebi mi var? | Open Subtitles | هل هذا يعني أن جميع الأسياد يملكون سببًا للحصول على الكأس ؟ |
Kendi tarihsel anımız tarihin sonu değildir ve bu, endişe nedeni olduğu kadar bir konfor kaynağı da olabilir. | TED | لحظتنا التاريخية ليست نهاية التاريخ، وتلك مدعاة للراحة أكثر من كونها سببًا للقلق. |
Böylesine terk edilmiş bir yerde olmanın başka bir nedeni olamazdı zaten. | Open Subtitles | خمّنتُ ذلك، ليس هناك سببًا آخرًا للبقاء في هذا المكان المزري. |
Bana kalırsa tek bir sebebe ihtiyacın var... | Open Subtitles | على حدّ اهتمامي، فإنّك احتجت سببًا وحيدًا. |
O zamandan beri içmek için bahane arıyorum. | Open Subtitles | منذ آنذاك وأنا أريد سببًا يجعلني أحتسيها |
Onlardan söylediklerini yapmalarını bekliyorsun ve onlara hiç bir neden vermiyorsun. | Open Subtitles | لا تنفك تتوقع انصياعهم لأوامرك إلّا أنّك لا تعطيهم سببًا لذلك. |