Bir süre daha bu vakayla ilgilenmemin bir nedeni var ama sana söyleyemem. | Open Subtitles | ثمّة سببٌ لتمسّكي بهذه الحالة مزيداً من الوقت ولكنّني لا أستطيعُ إخبارك به |
Tanık korumada olmanın bir nedeni var. | Open Subtitles | هُناكَ سببٌ لوُجودِكَ في وَحدَة الحِماية |
Biriyle yatmanın tek bir sebebi vardır o da aşktır. | Open Subtitles | فهناكَ سببٌ وحيد فقط للنوم مع أحدٍ ما وهو الحب |
Ne de olsa, bana zarar gelmesini istemesi için bir sebebi yok. | Open Subtitles | على كل حال، ليس لديها سببٌ لكي تتمنى لي اي ضرر |
Bunun iyi bir sebep olduğunu sanmıyorum Eddie. | Open Subtitles | تعرف, في هذه الحالة, لست متأكداً بأن هذا سببٌ كافٍ. |
Harcadığı her nefesin bir nedeni vardır. Her şeyi hesaplar. | Open Subtitles | لديها سببٌ لكلّ نفَسٍ تتنفّسه فكلّ شيءٍ محسوب |
Çekim yapmaya. Baş kameraman benim. Bunun bir nedeni var. | Open Subtitles | سأصوّر ما يحدث، إنّه واجب المُصوّر، ثمّة سببٌ لما بدر توّاً. |
İnsanların onlar hakkında bir şey yazmamasının bir nedeni var. Yazmaya değecek bir şey yapmıyorlar. | Open Subtitles | هُناك سببٌ أنكم أيها الناس لم تكتبوا عنهم إنهم لم يفعلوا شيئاً يستحق الكتابةً بشأنه |
İnsanların onlar hakkında bir şey yazmamasının bir nedeni var. Yazmaya değecek bir şey yapmıyorlar. | Open Subtitles | هُناك سببٌ أنكم أيها الناس لم تكتبوا عنهم إنهم لم يفعلوا شيئاً يستحق الكتابةً بشأنه |
Burada olmasının başka bir nedeni olmalıydı. | Open Subtitles | ينبغي أن يكون هُناك سببٌ آخرٌ لوجوده هُنا. |
Eski 2. seviye teknolojisini raftan çıkartmak için geçerli bir sebebi olsa iyi olur. | Open Subtitles | مِن الأفضل أن يكون لديه سببٌ وجيهٌ لإخراج تقنيّةٍ مِن المستوى الثاني. |
İnsanın yaşaması için bir sebebi yoksa, yaşayamaz mı demek? | Open Subtitles | إذا لم يكن للمرء سببٌ في الحياة، هل هذا يعني أنه لا يستطيع العيش؟ |
İsterim,hayatım ama bu kadar güçlü bir şeye dokunamamamın bir sebebi var. | Open Subtitles | كنتُ لأفعل يا عزيزتي لكنْ ثمّة سببٌ لبقاء شيءٍ بهذه القوّة دون أنْ يُمسّ |
Kardeşimin ehliyet almamasının başka sebebi de görme yetisinin iyi olmamasıydı. | Open Subtitles | نظرُ أخي ليس جيداً و هذا سببٌ يدفعه لتجنب القيادة |
O gün ormanda neler olduğunu hatırlayamamanın bir sebebi var. | Open Subtitles | هُنالك سببٌ لعدم قدرتكِ على تذكّر ما حدث لكِ ذلك اليوم في الغابة. |
İnsanların noeli beklemeleri için bir tek sebep yoktur. | Open Subtitles | هـنالك سببٌ ما يجعـل الناس لاينـتظرون عيد الميـلاد |
Ama burayı önemli yapan başka bir sebep var. | Open Subtitles | إلا أن هناك سببٌ آخر في كون هذا المكان هاّم. |
Bu boku uzatmak için ortada hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد سببٌ حقاً لكي تستمر هذه السخافة مدّة أطول. |
Bu yaşaman için daha büyük bir neden, hatırladın mı? Savaşmak için, hatırladın mı? | Open Subtitles | و هذا سببٌ إضافي لبقائكَ حياً، أتذكُر، لتُقاتِل، أتذكُر؟ |
Takip edildiğinizi düşünmek için sebebiniz var mı? | Open Subtitles | هل لديك سببٌ يدعوك إلى الاعتقاد أنّك تحت المراقبة؟ |
Müdür Reynolds ile uygunsuz bir ilişkisi olduğuna inanmak için geçerli sebeplerim var. | Open Subtitles | لديّ سببٌ يجعلني أظنّها متورّطةً في علاقةٍ غير لائقة مع المدير (رينولدز) |
Senin dönmek için daha iyi bir sebebin varsa söyle de duyalım. | Open Subtitles | لذا إن كان لديك سببٌ أفضل للعودة فلنسمعه يا رجل |
Ben kontrolden çıktığım zaman bir sebebim vardı. | Open Subtitles | لكن على الأقل، عندما كنت أعبث، كان لديَ سببٌ. |
Sana değil de ona inanmak için bir sürü nedenim var, bu yüzden sana bir şey söyleyeceğim. | Open Subtitles | حسناً، لدي سببٌ لتصديقِه أكثَرَ مِنك لِذا سأُخبركَ شيئاً |
Bir nedenin yok. Bu yüzden her kavgayı kaybediyorsun. | Open Subtitles | أنت ليس لديك سببٌ لذلك لذلك يركل مؤخرتك دائماً |